Tek ya da iki katlı evlerin bahçelerini hatırlayın… Çocuklar, anneler, genç kızlar oralarda toplanır, yapılan börekler çörekler paylaşılırdı… Çocuklar ‘birdirbir, uzun eşek veya güvercin takla’ oynar, ‘elim sende’ diyerek koşarlardı… Eğer top varsa ‘yakan top’ için takımlar oluşur, bir yanda da erkekler gazozuna futbol maçı yaparlardı…

Evlerin önleri sokaktı ve çok güvenliydi. Orada olmak için can atılır, kızlı-erkekli oyunlar sıralanırdı. ‘Çelik çomak’ en çok rağbet gören oyunlardandı. Telden ya da ahşaptan araçlarımız vardı. Patenle kayılır, tahta tabancalarla ‘komen’ oynanırdı. Ölüm o zamanlar çok uzaktı…

O piti piti karamela sepeti’ diye başlayan manilerin eşliğinde ortada dönüp duran kızların mutluluğu görülmeye değerdi. Kızlar ayrıca ‘evcilik’ oynar, evlerden getirilen fincanlar, örtüler, küçük masalar ve küçük oyuncaklar dizilirdi sokağın bir yanına… Annelerinden gördükleri gibi yemek yapmaya çalışanları alkışlar, evin babası olarak bizler öylece bakardık kızlara… Odun kırma hareketi yapar, bağdaş kurup otururduk. Sanki evliydik de yıllarımızı vermiş gibi olgunduk… Kızların hayal dünyası müthiş bir haz yaratırdı hepimizde…

Yaşımız ilerledikçe kıskanma ile karışık bir duygu gelir otururdu içimize. Sahiplenirdik mahallemizi, evlerimizi ve kızları… Haberleri olmadan yavuklumuz olurdu Ayşeler, Fatmalar, Elifler, Meraller… Erkeklerin rolü belli olurdu. Savaşçı ve müşfik… Kızlar da anne gibi besleyen ve sevgi gösteren…

Sonra teknoloji girdi hayatımıza… Evler 8-10 kata çıkmaya başladı, ne sokak kaldı ne de bahçe… Bahçe olsa bile çim ekildiği için basılmaz yazıları kondu her yere… Oysa çimlerde koşturmak çok daha iyiydi aslında…

Evden çıkmamızın yasaklandığı yıllara çok çabuk alıştık ama çok da sıkıldık. Artık ne çelik çomak oynuyorduk ne de yakan top. Sonraları bilgisayar ve cep telefonlarıyla tanıştık. Sokakta elini tuttuğumuz, koşmaktan, konuşmaktan yorulmadığımız arkadaşlarımızın sayısı hızla azalırken; sanal ortamlarda binlerce arkadaşımız oldu.

Paylaşımlarımız konuşmaktan, yazmaya; o da kısaltmalara kadar geldi… Selamlar yerine slm, nasılsın yerine nbr’ye uzanan bir sürece doğru hızla yol almaya başladık. Oyunlarımızı sanal alemde oynar olduk. Silahlı oyunlardı çoğu. Şiddete alıştırıldık… İnsana ait ne kadar bilgi varsa doğru ya da yanlış mı diye düşünmeden bir arama motoruna bakar hale geldik.

Tarhana çorbası, kuru fasulye, bulgur pilavının tadını unuttuk. Hamburgerler dururken; annelerimizin anneannelerin pişirdikleriyle ilgilenmez olduk. Midye dolmaya, kokoreçe veya pizzaya para harcar hale geldik. Hızlı ve kolaya kaçma eğilimi arttı… Daha az hareketli, daha az okuyan, daha az tartışan bireylere dönüştük. Üretimden tüketime geçen bir dünyanın parçasıydık artık.

Yöreye göre adı değişen cilli ya da bilyeyi hatırlayan çocuklar yok artık. Kendi odalarında ve sanal ortamlarda yaşayan bireylere dönüşüyorlar. Daha konuşamadan tabletlerde oyunlara başlayan bir nesil büyüdü bile…

İnternetsiz yaşayamayan, cep telefonu konuşma paketi bittiği için strese giren, elindeki binlerce liralık elektronik aletlerle haşır neşir bir nesil. Daha barışçılar… Daha az sabırlılar… Daha çok yer görmek istiyorlar… Daha az uyumak, daha çok tatil yapmak için planları var…

Özetle; gelen yeni kuşağı tanımlamak ve onlara göre bir dünya yaratmak zorundayız. Eğer bu kuşağı iyi analiz edip gözlemleyemez isek; yatırım, finans, ticaret, eğitim ve diğer alanlarda başarılı bir ülke haline gelmemiz mümkün değil.

Dünyanızı bir kez daha gözden geçirin. Arkanızdan gelenler sizi çok gerilerde bırakmaya hazırlar ve rakip ülkeler, gençlerinizi sizden daha iyi tanıyor olabilirler…

Şimdi onlarla barışma zamanı…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir