Dördüncü sanayi devrimi (1)
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği (BUSİAD) ve Uludağ Üniversitesi (UÜ) işbirliğiyle 4 Aralık 2015 tarihinde 6.’sı düzenlenen ‘Bursa Yenilikçilik ve Yaratıcılık Sempozyumu ile 2. Bursa Yenileşim Ödülü Töreni’, geleceğin üretim ve yaşam biçimleri hakkında ilk bilgileri aldığım önemli bir buluşma oldu benim için. Kentimizin genç otellerinden Crowne Plaza’da gerçekleşen buluşmada, aklımı ve bilgilerimi gıdıklayan konuşmalara şahit oldum. ‘Acaba Türkiye bu işin neresinde?’ diye düşünmeden de edemedim.
Öncelikle Işıklar Askeri Lisesi’ni, 2. Bursa Yenileşim Büyük Ödülü’nü aldıkları için tebrik ediyorum. Ödülü, Dr. Hava Öğretmen Albay Rahim Sarı aldı. Mansiyon Ödülü de Işıksoy Tekstil’in oldu. Genç yönetici Arzu Işıksoy’u da buradan alkışlıyorum…
Gelelim 4. Sanayi Devrimi’nin ayak seslerine…
BUSİAD Yenilikçilik ve Yaratıcılık Uzmanlık Grubu tarafından 4. Sanayi Devrimi (Endüstri 4.0) teması ile organize edilen sempozyuma katılan uzman konuşmacılar; Endüstri 4.0 kavramının dünyanın geleceğine sağlayacağı katkıları ve ileri otomasyon teknolojilerinde gelinen noktayı açıklıkla dile getirdiler. En önemli ayrıntı robotların hayatımıza bir süredir katılmış olmaları…
Kahve yapan ve oturduğunuz yere dökmeden getiren robotlar var artık. Onunla evlenir misiniz? Artık orasını bilemem!
Dönelim konumuza…
Öncelikle ev sahibi olarak konuşan BUSİAD Başkanı Günal Baylan’ı dinlemek gerek. Baylan, yenilikçilik ve yaratıcılığın; kaynakların ürün ve hizmete dönüşmesinde ve bunların pazarlanıp satılmasında istihdam yaratarak çevrenin korumasına destek olan toplumsal bir sistem olduğunu ifade etti. Teknolojik değişimin; aynı zamanda toplumsal refahı artırmak, yaşam kalitesini yükseltmek ve büyümeyi sürdürülebilir kılmak adına şart olduğunu belirten Baylan, “İnovasyon, gelişmiş ülkelerde devlet politikalarının odağı haline geldi. Ülkemizde de desteklerin çoğaltılması ve çeşitlendirilmesi memnuniyet verici olmasına rağmen, desteklerin tespit edilen strateji ve politikalar yönünde kullanılması ve denetlenmesi, konunun geleceği için çok önemli. Şu anda ekonomi ve iktisadi kalkınma açısından ülke olarak görünümümüz, bugüne kadar yapılan çalışmaların yeterli olmadığına işaret etmektedir. Bilim ve teknolojiye hakim olan, teknolojiyi bilinçli kullanan, yeni teknolojiler üretebilen, teknolojik gelişmeleri toplumsal ve ekonomik faydaya dönüştürme yeteneği kazanmış bir refah toplumu yaratmak ve yenileşim kültürünü toplumun her katmanına yaymak; tüm kişi, kurum ve kuruluşların hedefi olmalıdır” dedi.
Hedefinde hükümet, siyasi oluşumlar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve bilgiyi kullanan herkes vardı. Bu kadar geniş yelpaze içinde umarım nokta atışı yapacak TÜBİTAK gibi kurumlar da üzerlerine düşen görevi yerine getirirler…
Baylan’ın ardından sözü Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Ulcay aldı. Teknolojik gelişimin hayatın her alanına egemen olduğunu, 4. sanayi devrimi ile de akıllı bir dünyaya doğru ilerlediğimizi dile getirdi. Türkiye’nin dünyanın en hızlı büyüyen 7’inci ülkesi olarak bu alanda taşıdığı potansiyeli ortaya koyduğunu kaydeden Ulcay, “Dijital fabrikalar ortaya çıkarken bizim de bu sürece ayak uydurmamız gerekiyor. Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için en az yüzde 13’lük bir büyüme yakalamalı. Bu da ülke olarak Ar-Ge ve inovasyona ne denli ihtiyaç duyduğumuzu gözler önüne koyuyor” dedi.
Arada sırada beyin göçüne dikkat çeken yazılar yazıyorum. Türkiye’de gelişmeye açık olan, bilimsel çalışmalara destek veren ve ‘bu ne biçim buluş’ diye konuşmayan insanlara ihtiyacımız var. Tekstil makinesini İsveç’ten, kimyasal maddelerini Almanya’dan, pamuğunu Meksika’dan getirerek ‘TEKSTİLCİ’ olduğunu sanan işadamlarımız var. Tüm ekipmanını yabancılardan alan sanayicimiz (!) var. Daha otomobil üretemeyen bir Türkiye var!
Akıllı insanlarımızı davet eden ABD; İngiltere, Finlandiya, Fransa ve Japonya da var… Farkı hepimiz biliyoruz…
Bu konu burada bitmez…