Doğanın cömertliği hepimize iyi gelecek
Türkiye’nin tarım kentidir Bursa. Ne ekerseniz ekin hemen karşılığını alırsınız. Doyarsınız, katık yaparsınız, çocuklarınızın geleceğini garanti altına alırsınız. Diktiğiniz ağaçlar anıt olur zamanla. 33’ü sadece Uludağ’da yetişen 173 çeşit endemik bitkiyle dev bir fauna içinde yaşadığını unuttu Bursa… Suyunu alanları, rüzgarını kesenleri, dünyaca tanınan şeftalisini unuttu.
Ovasının bağrına saplanan kaçak mahalleleri, kesilen ağaçları, yerinden edilen vahşi hayvanlarını unuttu. Zeytinden elde edemediği geliri zeytinliğini satarak elde ettiğini sanan köylü tipi çıktı ortaya. Kent merkezinden 15-25 kilometre giderek yeni semt oluşturanların hoyratlığı karşısında kimse ses çıkarmadı. İnsanoğlunun doğayla savaşında insanın galip geleceğini biliyorduk ancak geleceğini ipotek altına alacağına inanmıyorduk başlarda. Sonra her yeri tek tip binalar aldı. Siyah asfaltın altında kalan yüzlerce bitki türüne aldırmadık. Böcekleri, sürüngenleri, kırkayakları, bitleri, yılanları, sincapları, tilkileri görmedik, görmek istemedik…
Ayıları silahla vuran ayı insanlar türedi bir anda. Kırmızı benekli alabalıkların yüzdüğü akarsulara artık ayaklarımızı bile sokamayız…
Kokudan geçilmeyen yerler var artık Bursa’da. Evsel ve sanayi atıklarını temizlemeden onlarca yıl akarsulara akıtanların Bursa’da yarattığı artı değerin hiçbir önemi yok bence. Geri kalmış ülkelere özenen bir çalışma sistemiyle rant ekonomisine su taşıyanları hepiniz biliyorsunuz. Fay hatlarına kurdukları fabrikalarında utanmadan “sanayiciyim, iş veriyorum, vergi ödüyorum” diye kasım kasım oturuyorlar.
Oysa yeşilin tonlarıyla resim gibi görürsünüz Bursa’yı (ya da görürdünüz mü demeliydim)… Koyu yeşili, açık yeşili, fıstık yeşilini, yeşile çalan sarıyı doğadan öğrenen her insanın mutluluğu yakaladığını fark edersiniz Bursa’da. Ağaç altında oturanların yanından geçerken tüm yüz kaslarının gevşediğini, etrafa gülücükler gönderdiklerini, esen ılık lodosta çıkan yaprakların sesini bastırmamak için fısıldaşarak konuştuklarına şahit olursunuz.
Midesi olan herkesin tüketmek zorunda olduğu yiyeceğin kaynağı olan toprakların üzerine kaçak bina, fabrika, işyeri yapan bazıları için doğa her yerde var… 2-3 dönümlük arazi için ses çıkarmaya gerek yok. Tamam ama sen ve senin gibilerin sayısı o kadar çok ki artık ovada sağlıklı gıda yetiştirmek imkansız hale gelmeye başladı sayın komprador!
Elimizde kala kala Uludağ kaldı. Köyler mahalle olduğundan bu yana köylerde arazi alanlar da çoğaldı bu arada. 2-3 dönümlük araziler kapış kapış. 45-50 bin liralık prefabrik ev konduranlar yaz-kış tatil kıvamında yaşıyorlar oralarda. Köylü ile muhatap olanlar da var köylülere yukarıdan bakanlar da… Arazilerin dönümü örneğin Atlas mahallesinde 75-80 bin lira… Ev 50 bin lira… Al sana mis gibi hava… Ederi 130 bin lira. Kendi aracınla 20 dakika…
Bu arada güzel haberler de gelmiyor değil. Örneğin Büyükşehir Belediyesi ile Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Bursa şubesi tarafından tiago cinsi çilek üretiminin artırılmasına yönelik proje hayata geçti.
Proje ile sanayi alanında da kullanılacak tiago çileğinin üretimi, fidelerin dağıtımı, takibi ve pazarlamasında yeni adımlar atılacak. Daha önce dönüm başına 3 ton olan tiago çileği üretiminin 1 tona kadar düştüğü de acıklı bir sonuç…
700 bin fide üreterek dağ yöresindeki üreticilere dağıtmaya başladıklarını biliyorum. Bu çilek, sofralıktan ziyade özellikle dünya pazarında dondurulmuş gıda sanayisinde, unlu mamullerde, reçel, marmelat ve dondurma ürünlerinde aranan ve rağbet gören bir çeşit.
Doğayla barışmaya başladığınızda verimli memeleri olduğunu göreceksiniz… Akacak süt herkesi mutlu edecektir…