“Kapıda sıralar halinde bekliyorduk. Uzunca bir bekleyişten sonra bizi 30 metrekarelik bir bölmeye (hücreye) aldılar. İtiş kakıştan nefes alamıyordum, her yerden çığlıklar yükseliyordu. Dört kişi bir mankeni parçalamış, birinin elinde kopuk kol… Ama dayanmalıydım. Arbede yaşadıktan sonra nihayet dışarı çıkmayı başardım.

Bunlar, bir mültecinin yaşadığı yaşam mücadelesinden kesitler değil. H&M’in İstanbul Zorlu mağazasında VIP müşterileri için verdiği iki buçuk davetten yaşananlar.

Marka, alışverişin daha sakin olabilmesi için, davetlileri iki gruba ayırmıştı. İlk bölüm 200 kişilik ünlülerin ağırlıklı olduğu bir kalabalık. İkinci bölüm ise 400 kişilik, çoğunlukla sosyal medyada yarışmalarla dağıtılan davetiyelerle gelenler. Gelin, 200 kişilik ilk ‘elit’ bölümde yaşananlara bir göz atalım.

Aralarında Nur Yerlitaş, Fatih Ürek gibi isimlerin olduğu, hali vakti yerinde davetliler, ‘hesaplı moda’ sloganıyla ünlü mağaza zincirinden bir parça alabilmek için nasıl birbirini yedi?

Etkinliğin mağdurlarından Melissa (37, doktor) anlatıyor:

Davet 17.30’da başlıyordu, ben yarım saat önce geldim. Hata etmişim, en az bir saat önce gelinmeliymiş. Tecrübesizlik tabii… Ön saflar hep tutulmuştu. Kapıların açılmasıyla çığlıklar ve uğultular yükseldi. İtiş kakış, 30 metrekarelik bölmeye bir buçuk dakikada ulaştım. Bütün reyonlar boştu. Mankenin birini devirmişler, üzerindekini söküyorlardı. Çünkü giysi olarak tek o kalmıştı. Birdenbire gözüme yerdeki kutular çarptı. Aynı anda benimle birlikte kutulara atlamaya çalışan kalabalıkla küçük bir arbede yaşadıktan sonra, iki kutuya sıkı sıkı sarılmayı başardım. İçinde ne olduğunu hiç bilmiyordum ama aldım işte. Dışarı çıktığımda içinden iki tane bot çıktı. Biri 36, diğeri 39 numara. Ben 37 giyiyorum. Ama geri vermedim. O kadar savaştım! Giymek isteyen arkadaşlarıma veririm, ne yapayım… Zaten taliplisi de çok.

Her üründen bir tane alınması koşulu, etkinliğe gelen ve birbirini tanıyan isimleri ‘çeteciliğe’ yöneltti. Alexander Wang H&M etkinliğinden, hatırı sayılır bir tecrübesi olan ünlüler, moda editörleri ve blogger’lar ayrı gruplar halinde stratejik bir kararla güç birliği yaptılar. Resmen A Takımını oluşturdular. Sistem basit; kapıların açılmasıyla reyonlara saldıran çete üyeleri, bir buçuk dakika içinde beden-model ayrım yapmadan eline ne geçse sepete atıyor. Eli dolanlar kendilerini dışarı atıyor, başlıyorlar takasa. Kasa önünde “Sende ne var, bu sana olur mu, yaaaa bunu ben istiyoruammmm” cümleleri havada uçuşuyor. Pazarlık sonrası herkes şansına ne düşerse razı olup ödüyor. Bluz küçük mü gelecek? Zayıflarsınız artık. Ayakkabı bol mu geldi? Kalın çorapla giy şekerim! Önemli olan dolapta bir parça Balmain X H&M’in olsun, eşe dosta rezil olma.

YENİLEN PEHLİVAN…

Etkinlikten eli boş dönenler ise pes etmiş değil. Perşembe günü koleksiyonun mağazaya gireceği saati kolluyorlar. Ama bu etkinlik halka açık olacağı için çok daha çetin geçecek, hazırlıklı olmak şart. Kapı görevlilerinden taktik alınıyor: “Kapılar saat 10’da açılacak. Ama dış kapı 8 gibi açılır. O zaman gelir, ön tarafta yer bulabilirseniz, belki bir şansınız olur.” Bir diğer tavsiye, geceden gelip battaniye, olmadı şişme yatakla beklemek. Olay dirençte bitiyor dostum!

Türkiye’nin VİP’lerine Allah başka dert vermesin…

Siz halen seçimi mi konuşuyorsunuz. Çok yazık!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir