Türkiye’de kurulan şirketlerin büyük çoğunlukla üçüncü nesilde kapandığını ya da küçülerek parçalara bölündüğünü yakından biliyoruz. İznik’te Bursa Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (BSMMMO), Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB), İznik Belediyesi ve İznik Ticaret ve Sanayi Odası işbirliğiyle gerçekleştirdiği, “1. Kurumsal Yönetim ve İç Kontrol Sempozyumu’nda işte tam da bu konuda uzmanların sunumlarına şahit oldum. Şirketlerin uzun ömürlü olması için yapılması gerekenlerle şirket kuruluşunda rol alması gereken kişilerin kimler olmasına kadar pek çok konuda yeni bilgiler edindim.

Şimdi biraz tarih…

Osmanlı İmparatorluğu’nun gerilemeye başladığı yıllardan, yıkılmasına kadar geçen 300 yıllık sürede özellikle başkent İstanbul merkezli şirketler dikkati çekiyor. Bursa, bugün olduğu gibi o günlerde de daha çok üretim merkezi olarak göze batıyor. İpek başta olmak üzere tekstil, meyve, sebze, at arabası, at koşum takımları, mermer, tuz, ahşap mobilya, balık ve doğal orman ürünlerinin büyük bölümü Mudanya’dan İstanbul’a ulaştırılıyor. Bandırma’dan da gönderilen ürünler var.

Ancak alıcı şirketler ağırlıklı olarak yabancılara ait… Çünkü Türkler daha çok köylerde yaşıyor ve tarım dışında asker ya da kolluk gücü olarak görev yapıyorlar… Sigorta şirketleri yabancı, taşımacılar yabancı, dil bilenler yabancı, Avrupa’ya gidip gelenler yabancı, para da yabancılarda… (Çok tanıdık geliyor…)

Böylesi bir ortamda Osmanlı’ya borç vererek kapitülasyon isteyenler de yine onlar… Reji İdaresi (Tütün başta olmak üzere diğer keyif verici ürünlerin ekim ve dikimine karar veren kurum) kuranlar da onlar… Bu idare gerektiğinde Türk köylüsünü kurşuna bile dizmiştir…

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının Ulusal Kurtuluş Savaşı aynı zamanda yeni bir ekonomik düzen kurulmasının da önünü açtı. Kökleşen yabancı kurum ve kuruluşlar kısa sürede satın alındı ve ülkelerine dönmeleri istendi…

İşte bu nedenlerle yeni şirket kuruluşu ve yaşatılması büyük önem taşıyor.

Türkiye’nin en eski şirketleri listesine bakıldığında Türk ekonomisinin en eski şirketinin 1777 yılında kurulan Hacı Bekir Lokum ve Akide Şekerleri olduğu görülüyor. 1900 yılından önce kurulan ve halen faaliyetlerini sürdüren ise sadece 18 şirket var.

1000 yılında Fransa’da kurulan Chaten de Goulaine, 1141 yılında İtalya’da kurulan Barone Ricasoli, 1304 yılında Almanya’da kurulan Hotel Pilgrim Haus, bugün de faaliyetlerini sürdüren Avrupa’nın en eski şirketleri

Bizimse en eski şirketimizin geçmişi sadece 238 yıllık, hemen peşinden gelen şirket ise 1860 yılında kurulmuş olan İskender Kebap… Hacı Bekir Lokumlarının bir özelliği de aynı zamanda gıda sektörünün şu an yaşayan en eski şirketi olmasıdır.

1893 yılında kurulan Teksima Tekstil ise tekstil sektörünün bilinen en eski firmasıdır.

Kayıtlara göre Türkiye’nin en eski bankası 1863 yılında kurulan Ziraat Bankasıdır. Aynı yıl kurulan Osmanlı Bankası ise Garanti Bankası’na devredildiği için şu an faaliyetini devam ettirmiyor.

En köklü sektörlerden biri de ilaç sektörü, 1912 yılında kurulan Abdi İbrahim, ilaç sektörünün en eski şirketi. Şu an şirketin başında 3’üncü kuşaktan Nezih Barut bulunuyor. Eczacıbaşı’nın kuruluşu ise 1942.

Dünya’nın en eski şirketi Japon şirketi olan Kongo Gumi Co. 49 kuşaktan bu yana yönetilen şirket, neredeyse 1400 yıldır faaliyette, inşaat işiyle uğraşan Kongo Gumi, 578 yılında Güney Kore’den Japonya’ya göç eden Kongo Ailesi tarafından kuruldu. İlk işi ise bir budist tapınağı onarmak oldu.

Uzun soluklu bir şirket için yapılması gerekenleri yine aktaramadım. Yarın devam edelim…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir