Ülkenin geleceğine yönelik söylemleri bir yana bırakarak cebimizi doğrudan etkileyen gelişmelere bakalım bugün. Çünkü paramızın değeri somuttur, belirleyicidir, ailelerin geçimidir ve kaybedilenler öyle kolayca yerine gelmez… Türk Lirası’nın değeri dolar karşısında eriyor. Yumruk üstüne yumruk alan Lira, şimdilerde kroke vaziyette…

Uluslararası ticaretimizin temel birimi olan dolar geçen hafta sonu 2.60’ı aştı, 2.65’e doğru yol alıyor ve iş dünyasında kaygı içeren sözcüklerin sayısı arttı. Erime karşısında alacakları kararların isabetli olması için çeşitli verileri edinmeye başladılar.

Dolar kuru, 28 Şubat’tan bu yana sürekli yükseliyor. Geçen yıl Ocak ayında dolar kurunun 2.30 TL seviyelerini görmesi üzerine 5.5 puanlık şok faiz artırımıyla kurlardaki tırmanışın önüne geçen Merkez Bankası, bu kez günlük 40-60 milyon dolarlık döviz satım ihaleleriyle piyasadaki döviz ihtiyacını karşılamakla yetiniyor.

Küresel piyasalarda da dolar talebinin yoğun bir şekilde devam ettiği açık. Neredeyse tüm para birimleri, dolar karşısında sert bir şekilde değer kaybederken, Türkiye gibi gelişen ülke varlıkları üzerindeki satış baskılarının artması dikkati çekiyor. ABD’de açıklanan tarım dışı istihdam ve işsizlik oranı ise doların seyrinde önemli bir etken. Veriler olumlu çıktı, 265 bin kişilik yeni istihdam olduğu açıklandı. Bu veri doları daha da güçlendirdi.

Dolardaki hızlı tırmanış Türkiye’ye özgü değil ama dış borçlardaki artış ve hanelerin gelirinin dolar karşısında erimesi ile akaryakıt zamları vatandaşı doğrudan etkileyen unsurlar. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK), Aylık Ekonomi Bülteni’nde iş dünyasının faiz tartışmaları ve dolar kurundaki artıştan kaygılı olduğu ifade edildi. Faiz tartışmalarının ve kur artışının maliyetleri artırdığına dikkat çeken TİSK, “Döviz kuru artışları ihracatı olumlu etkilemekle birlikte sanayide maliyetleri artırıyor, kâr oranlarını azaltıyor ve fiyatları yükseltiyor. Ayrıca avro/dolar paritesindeki hızlı değişimi de yakından izlemek gerekli, zira avronun göreceli değer kaybı Türkiye açısından ciddi bir sorun yaratıyor” uyarısında bulundu.

TİSK’in raporunda ayrıca, yükselen ekonomilerin ivme kaybettiği, bunların başında da Brezilya, Rusya ve Türkiye’nin geldiği belirtildi. Petrol fiyatlarındaki düşüş, faiz oranları, uyumsuz para politikaları ve zayıf dünya ticaretinin 2015 yılında küresel ekonomik görünümü zedeleyebileceğinin belirtildiği değerlendirmede, Rusya ekonomisindeki 1 puanlık küçülmenin, Türkiye ekonomisini yüzde 0,7 daralttığı kaydedildi.

Merkez Bankası’nın faiz politikası tartışmalarının da değerlendirildiği bültende, konuya ilişkin şu görüşlere yer verildi: “TCMB’nin kararları kısa vadede yatırımlara olumlu etki yapacak, ancak uzun vadede etkili olması için yapısal önlemler gerekebilir. TCMB aldığı kararlarla bir denge yaratmaya çalıştı. Ancak Bankanın kur artışından çekinmesi sebebiyle faiz konusundaki belirsizlik devam ediyor. Bankacılık sektörü fon kullanımında aşırıya kaçarsa, döviz kuru beklenenden hızlı yükselebilir.”

Dolardaki hızlı tırmanış, dış borçların yükünü ağırlaştırıyor, girdi maliyetlerini artırıyor. İş dünyası şimdilerde işçi çıkarmayı, üretimi kısmayı, giderlerini azaltmayı gündemine aldı.

Atılacak her adım, hepimizi yakından ilgilendiriyor.

Belki de özellikle yapılıyor…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir