Türkiye Cumhuriyeti 91 yaşında. Kutlu olsun. Bugün sizlerle Mustafa Kemal Atatürk döneminde yaşanan ekonomik gelişmeleri paylaşmak istiyorum. 11 milyonluk nüfus içinde sadece bir avuç eğitimli insan olduğunu düşünecek olursanız; atılan adımların büyüklüğü bir kez daha ortaya çıkar.

MİLLİ EKONOMİ

Bir toplumun ekonomik hayatı, ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarının kullanılması ve ihtiyaçlarının karşılanması işinin tümüdür. Cumhuriyetin ilk yıllarında, her alanda olduğu gibi ekonomik alanda da büyük sorunlar bulunuyordu. İlkel şekilde sürdürülen tarımsal faaliyetler, dış borçlar, devlet gelirlerinin azlığı, yolların bakımsızlığı, kara ve deniz ulaşım araçlarının yetersiz oluşu, karşılaşılan önemli sorunlardı.

İZMİR İKTİSAT KONGRESİ

Yeni Türk Devleti’nin ekonomik politikasını belirlemek için İzmir’de 17 Şubat 1923’te Türkiye İktisat Kongresi toplandı. Bu Kongre’de ilk defa Türk ekonomisi toplumdaki bütün kesimlerin temsilcileri tarafından ayrıntılı biçimde tartışıldı. Atatürk, Kongre’yi açarken yapmış olduğu konuşmada; “Siyasal zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa, meydana gelen zaferler kalıcı olamaz!” diyerek ekonomik bağımsızlığın önemini belirtmiştir.

ALINAN KARARLARIN BAŞLICALARI

1-Sanayinin teşviki ve milli bankaların kurulması sağlanmalıdır.
2-Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılmalıdır.
3-Demiryolu inşaatı programa bağlanmalıdır.
4-Ham maddesi yurt için yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dalları kurulmalıdır.
5-Özel teşebbüse kredi sağlayacak bir devlet bankası kurulmalıdır.
6-El işçiliğinden ve küçük imalattan, fabrikaya veya büyük işletmeye geçilmelidir.
7-Sendika hakkı tanınmalıdır.
8-Sanayinin toplu ve bütün olarak kurulması gereklidir.
9-Devlet, ekonomik görevleri de olan bir organ haline gelmeli ve özel sektör tarafından kurulamayan işletmeler devletçe ele alınmalıdır.

Böylece milli ekonomi ilkeleri uygulanmaya başlandı. Halk, yerli mallar kullanmaya ve tasarruf yapmaya özendirildi. Ülke içinde temel ihtiyaç maddelerinin üretilmesine önem verildi. Lüks maddelerin ithal edilmesinden kaçınıldı.

1929 dünya ekonomik bunalımının baş göstermesi sonucu, özel girişim beklenilen başarıyı gösteremedi. Bunun sonucunda 1932’de devletin kalkınma çabalarına doğrudan katılması zorunluluğu duyularak “devletçilik” ilkesi uygulanmaya başlandı.

TARIM

Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın yüzde sekseni kırsal alanda yaşıyor ve tarımla uğraşıyordu. Ancak, tarımın yıllarca ihmal edilmesinden dolayı halkın büyük bir çoğunluğu yoksuldu. Cumhuriyet idaresinin üzerinde önemle durduğu konulardan birisi de tarımın geliştirilmesi oldu.

A-Köylüye kredi kolaylığı sağlamak için Ziraat Bankası’nın kredi imkanları artırılmıştır.
B-Çiftçinin ürettiği ürünleri aracısız ve gerçek değeriyle satabilmesi amacıyla 1929’da Tarım Kredi Kooperatifleri kuruldu.
C-Topraksız köylüyü toprak sahibi yapmak için 1929 yılında bir kanun çıkarılmış ancak beklenen başarı sağlanamamıştır.
D-Çiftçilere ucuz tohum sağlanmış ve Tohum Islah İstasyonları kurularak, tohumların depolanması ve tarımsal hastalıklarla mücadele edilmesi yolunda önemli çalışmalar yapılmıştır.
E-Ziraat uzmanlarının sayısını artırmak için Avrupa’ya öğrenciler gönderildi.
F-Ankara’da 1933 yılında Yüksek Ziraat Enstitüsü açıldı.
G-Örnek fidan ve çiftlikler kurulmuş, traktör kullanılması teşvik edilerek, tarım makinaları yardımı yapılmıştır.

Lozan Antlaşması’yla kapitülasyonların kaldırması ve ticareti koruyan kanunların çıkarılması ile iç ve dış ticaretin gelişimi için ortam oluşturulmuştur. Atatürk, ticaretin desteklenmesi ve gelişmesini sağlamak için 26 Ağustos 1924’te Türkiye’nin ilk özel bankası olan “İş Bankası”nı kurdu. Türk ekonomisinin para işlerini düzenlemek amacıyla, 11 Haziran 1930’da kabul edilen yasayla “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” kurulmuştur.

SANAYİ

Kurtuluş Savaşı bittiğinde, ülkemizde sanayi kuruluşu sayılabilecek hiçbir kurumumuz yoktu. Kısa sürede ihtiyaç maddelerini üretebilecek sanayinin kurulması gerekiyordu. Ancak, devlet bunu gerçekleştirecek durumda olmadığı için özel sermayeyi sanayileşme alanına çekmek istedi. Bunun için 28 Mayıs 1927’de Teşvik-i Sanayi Kanunu (Sanayiyi Özendirme Kanunu) çıkarıldı.

Teşvik-i Sanayi Kanunu ile sanayi kuruluşlarıyla uğraşanlara ucuz arazi ve bina edinme, nakliye indirimleri ve kazanç vergisinden muafiyet sağlanmıştı. Ancak, sermaye, teknoloji ve bilgi yetersizliğinden kaynaklanan sebeplerden dolayı sanayinin gelişmesi sağlanamadı. Sadece Uşak’ta ilk şeker fabrikası ve küçük çapta bir dokuma sanayi kuruldu.

1933’te Birinci 5 Yıllık Kalkınma Planı hazırlanarak kabul edildi. Kalkınma planı başarı ile uygulanarak önemli sanayi işletmeleri kuruldu. Bu sanayi işletmelerinin kurulmasında Sümerbank’ın büyük hizmetleri görüldü. Malatya, Kayseri, Bursa’da Merinos Fabrikaları; Gemlik’te Suni İpek Fabrikası, Nazilli’de Basma Fabrikası, Beykoz’da Deri Fabrikası açıldı. Paşabahçe’de cam ve şişe ihtiyacını karşılayacak bir fabrika, İzmit’te büyük bir kağıt işletmesi kuruldu. İlk demir-çelik işletmemiz 1939 yılında Karabük’te açıldı.

Zengin maden kaynaklarının araştırılıp, bulunabilmesi için, 1935’te Maden Tetkik Araştırma Enstitüsü (MTA) kuruldu. Madenlerimiz belirlenerek demir, bakır ve krom gibi madenler işlenmeye başlandı. 14 Haziran 1935’te yer altı kaynaklarının işletilmesi amacıyla Etibank kuruldu. Yabancıların ve özek sektörün elinde bulunan maden işletmeleri satın alınarak millileştirildi.

Ekonomik alanda yapılan devrimlerle Türkiye Cumhuriyeti Devleti her alanda başarılı sonuçlar elde ederek büyük bir atılım gerçekleştirmiştir. Türkiye’nin bugünkü geldiği noktanın temelleri Atatürk zamanında atılmıştır.

Her şeyi satsalar da yandaşlara dağıtsalar da halkın sağduyu sahibi olduğuna inanıyor ve güveniyorum.

Nice 91 yıllara…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir