Son bir-iki haftada gelişen, hiç de istemediğimiz olaylara müdahale eden güvenlik güçlerine verilmesi düşünülen yetkiler konusunda çekincem var.

Sanki ipin ucu kaçacak gibi…

Öncelikle; İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın açıklamalarına bakalım. Aynen şöyle; “35 ilde olaylar oldu. Bu eylemlerde 31 kişi (Daha sonra sayı 34 oldu) hayatını kaybetmiştir. 31 kişiden bizim elimizdeki verilere göre çok büyük çoğunluğu karşılıklı grupların şiddet eylemlerinde hayatını kaybetmiştir. 2 emniyet görevlisi şehit olmuştur. Olaylarda 221 sivil, 130 güvenlik görevlisi yaralanmıştır. Bunlardan 125′i polis, 5′i jandarma eridir. Toplam 351 kişi yaralanmıştır. Bingöl’de meydana gelen hadisede bu saldırıyı gerçekleştiren 5 terörist ölü olarak ele geçirilmiştir. Diyarbakır’daki bir saldırı gerçekleşmiştir. Saldırıyı yapan teröristler yaralı olarak ele geçirilmiştir. Bingöl’de yaralanan koruma memuru durumu iyi ve evine gönderildi. Bingöl Emniyet Müdürü Atalay Ürker’in durumu da iyiye gidiyor.”

Bakan Ala daha sonra maddi kayıplara değindi; “Bu olaylarda 212 okul binası, 67 emniyet binası, 25 kaymakamlık binası, 29 parti binası, çocuk yuvaları, Kızılay kan merkezleri, belediye binalarının da aralarında bulunduğu 780 bina… Toplam olarak ise 1113 bina yakılmış veya tahrip edilmiştir. Şiddet eylemlerinde özel araçlar, belediye araçları, ambulanslar ve polis araçları yakılmış ve toplamda 1177 araç kullanılamaz hale getirilmiştir” dedi.

Bilanço korkutucu.

Hükümet olaylar üzerine “Güvenlik Konseyi” toplantıları düzenledi. “Kırmızı Kitap” devreye girdi ve öncelikler değişti.

Alınan ya da alınması düşünülen önlemlere ilişkin açıklamayı ise Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç yaptı…

Şiddetin boyutları arttıkça, yasalardaki değişikliklerin dozu da artacak belli oldu…

Bakın Arınç neler söyledi…

Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde bu durum nasıl karşılanmaktadır özellikle Almanya örneğine öncelik vermek sureti ile oradaki uygulamaları ve yetkileri belki esas alabilecek Türkiye özeline uygulanabilecek bir noktaya getirmek üzere çalışmalara devam edilmesi kararı verildi.

Bu çerçevede Türk Ceza Yasası’nın “Mala zarar vermenin nitelikli halleri” ve “Görevi yaptırmamak için direnme” başlıklı maddeleri düzenlenecek.

Örneğin; cam şişe içine benzin koyulan ve bez parçası ile ateşlenen Molotof, artık silah sayılacak. Kullananlara 8 ile 12 yıl arasında ceza verilmesi gündeme gelecek. Güvenlik güçlerinin silah kullanımının sınırları genişleyecek ve polis, Molotof kullanan göstericiye doğrudan ateş edebilecek. Havai fişeklerin saldırı amacıyla kullanılmasına da 3 yıla kadar hapis cezası getirilecek. Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla “cebir veya tehdit” kullananlara verilen hapis cezasının da artırılması gündemde.

Tüm bunlar, sokakları temizlemek için. …De korkarım her olayda polis kurşunlarıyla ölümler olması kaçınılmaz hale gelecek.

Hukuk devleti ilkelerinden giderek uzaklaştığımız bir ortama gireceğiz. Hukuk devletinden güvenlik devletine ve giderek de polis devletine giden bir yol açılmamalı.

Vandallar, şiddet yanlıları, terör örgütü uzantıları aklına başına almalı ve sağduyu galip gelmeli…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir