Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanlarının saldırıları karşısında uzun bir süre sessiz kalan dünya, uyandı uyanmasına da olan Türkiye’ye oldu. IŞİD’in Ayn El Arap (Kobani) kentine saldırılarını protesto için 7 Ekim 2014’te 22 kentte birden patlak veren olaylarda, dün saat 15.00 itibarıyla 19 ölü ve onlarca yaralı vardı.

Türkiye’yi derinden sarsan ve insanımızı yıpratan 30 yıllık saldırıların ya da karşıdan bakarsak, savunmanın adı olan Partiya Karkeren Kurdistan (Kürdistan İşçi Partisi-PKK) artık siyasallaştı. Parti BDP’ydi ama söylemler hep Kandil kokuyordu… Sonra HDP adını aldılar. Ülkenin batısında daha rahat edebilmek, propaganda yapabilmek biraz daha ılımlı görünmek mümkün hale geldi… Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) içinden yükselen sesleri, verdikleri önergeleri ve yasa maddeleriyle Türkiye’de değişimin (!) öncülüğünü üstlendiler. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) attığı hemen her adımda onlar vardı. Destek oldular, alacakları ödülün takipçisi bir partinin attığı adımlar her seferinde toplumda yankı uyandırdı.

Bu arada, İmralı’da tutuklu olan Abdullah Öcalan’ın mektubu okundu, Diyarbakır’da. Silah bırakılacak ve siyasal çalışma hızlanacaktı. Öyle de oldu. TBMM kürsüsü kırılan cam parçalarına şahit oldu. Kavgalar, yumruklaşmalar, ağıza alınmayacak sözler sarf edildi. Komisyonlardaki didişmeler de tavan yaptı. Sayısal çoğunluğun verdiği rahatlıkla torba torba yasalar bir gecede geçerken, ana muhalefetin sözcüleri sadece uyarmakla kalmadı arada sırada tarihe geçen konuşmalara imza attılar. Defalarca uyardılar, atılan laflara karşılık verirken bile kibarlığı elden bırakmadılar.

İşe yaradı mı? Hayır

Gelinen noktada sokaklar yangın yerine döndü. Suriye sınırı içinde olan Kobani’deki IŞİD saldırıları karşısında oraya koşan yüzlerce YPG militanına destek isteyen bu ülkenin vatandaşları, güvenlik kuvvetleriyle çatışmaya başladı. 22 kentte büyük bir direniş yaşandı. Taşlar, sopalar, molotof kokteylleri, yerini silaha bırakmaya başladı.

Diyarbakır, Mardin, Siirt, Van ve Batman’da saatlerce süren gösterilerde inanılmaz görüntüler yaşandı. Kamu mallarını taşa tutanlar, yakanlar, havai fişeklerle geceyi aydınlatanlar, lastik yakanlar, bağıranlar, çağıranlar, oradan oraya koşturanlar bence bir merkezden yönetiliyorlar.

Önceki akşam, iddialara göre; Diyarbakır’da protestoların arttığı saatlerde PKK yanlılarıyla Hizbullahçılar arasında da çatışma çıktı. Asıl büyük ölüm ve yaralanmalar da bu sırada oldu. Hüda-Par’ın merkezi basıldı. Kentte ilk ve orta dereceli okullar tatil. Sur İlçesi Gazi Caddesi üzerinde bulunan Sur İlçe Emniyet Müdürlüğü önünde nöbet tutan polislerin üzerine uzun namlulu silahla ateş açıldı. Bir polis yaralandı. 2 güvenlik görevlisi yaralı.

Devlet ateş altında!

Önceki gün Bursa’da da olaylar vardı. Kent Meydanı, Yavuz Selim Mahallesi ve Emek’te çatışmalar vardı. “Türk Bayrağı var diye bir halk otobüsünü taş yağmuruna tuttular.” Şoför vücuduna gelen taşla yaralandı. Yolcular büyük panik yaşarken, göstericiler bu sefer bir bankanın ATM’sini parçaladı.

Barış şehri Bursa’da pek de örneği olmayan olaylar, halkı tedirgin etmeye yetti. Yetti de “neler oluyor” sorusuna yanıt bulmak zorundayız.

Bağımsızlığımızın nişanesi bayrağımıza, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün heykellerine bile saldıran bu gözü dönmüş kitleye artık DUR deme zamanı geldi.

HDP milletvekilleri bu konuda bir şeyler söylemeli. Anne babalar çocuklarının nerede, ne yaptığını bilmeli ve ebeveyn olmanın gerekleri yerine getirilmeli. İnsanımız, özellikle güvenlik kuvvetlerimiz sükunetini korumalı ve enterne etmenin yolları asla terkedilmemeli.

Türkiye, içeriden ve dışarıdan inanılmaz bir baskı altında. Hükümetin ne yaptığından çok ne yapacağını bilememek de ayrı bir sorun…

Lütfen herkes sakin olsun!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir