Müjdeler var yurdumun toprağına taşına// Erdi Cumhuriyetim elli şeref yaşına.// Bu rüzgarla şahlanmış dalga dalga bayrağım// Başka bir tuğ yaraşmaz Türk’ün özgür başına.

Cumhuriyet özgürlük, insanca varlık yolu// Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…

Bu dizeleri hatırlarsınız. ‘Cumhuriyetin 50. Yıl Marşı’… Özgürlük, bağımsızlık ve insanca yaşamı anlatıyor. Ulu Önder, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk gençliğine bıraktığı ülke tarif ediliyor… Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletinin temelleri sıralanıyor…

Bu kült dizelerin sahibi artık aramızda değil…

Dünyaya gözlerini 9 Eylül 1926’da Karaman’da açtı. İlk ve ortaokuldan sonra; Kuleli Askeri Lisesi’ni ve Harp Okulunu bitirdi. 10 yıl süresince Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çeşitli kademelerinde görev aldı ve yine asker olarak Dil ve Tarih-Coğrafya fakültesini bitirip Heybeliada Deniz Harp Okulunda uzun süre edebiyat öğretmenliği yaptı. Türk şiirine; müzikalitesi bol, halk şiirlerine yatkın bir mısra örgüsü getirmesiyle tanındı, öyle de sevildi.

1949 yılında yayımlanan ‘Şadırvan’ dergisinde çıkan ‘Binbirinci gece’ şiiri ile dikkatleri üzerine çekti; daha sonra ‘Çağrı ve Hisar’ dergilerinde şiirleri yayımlandı. ‘Kışlada Bahar’ şiiriyle haklı bir ün kazandı.

Aruz ve hece vezniyle şiirler yazdı. En çok, halk şiiri tarzında koşma geleneğini sürdüren şiirleriyle sevildi. ‘Hancı’ ve ‘Asker Mektubu’ olarak tanınan ‘Binbirinci gece’ şiirinde onun, saz şiiri geleneğimiz üzerine yeni, canlı temler hatta derviş duygular katabildiği görülmektedir. Bu onun, Mehmetçiğin ve halkın iç duygularına yatkınlığından ileri gelmektedir.

Şiirlerinde, İstanbul ile taşranın şaşkınlık, hayranlık ve garibanlık dolu iniltileri ile kışladaki askerin yavukluya, anaya ince sevdası, romantik tablolarla sunulmaktadır. Dönemin bir kısım kişileri, Anadolu insanını ‘hayvani’ yanları ile yozlaştırmaya çalışırken, şairimiz (bir Karacaoğlan gibi) dostlukta, vefada, duyguda, saygıda, sevdada üstünlüğünü anlatmayı başarmıştır.

Millet ve devletine bağlı, tarih, din, kültür ve medeniyetine hayran bu subay ve öğretmen mütevazı derslerinde ve şiirlerinde hep doğruluğu, güzelliği, yardımseverliği, sevdayı, yaşanan dünyayı, özellikle duygularla anlatmayı başarabilmiştir.

Büyük Türk şairlerinden Bekir Sıtkı Erdoğan, yıldızlarla buluştu artık. Kendisine ait olan ‘Kara gözlüm efkarlanma gül gayrı’ dizesindeki gibi, hem efkar bastı hem ayrılık sancısı… Şiirlerini hatırladığımız, arada mırıldandığımız ve şarkı sözü olarak dinlediğimiz sürece ‘O’ hiç ölmeyecek.

Ajda Pekkan ve Tanju Okan’ın ünlü düeti hala kulaklarımda…

Gurbetten gelmişim yorgunum hancı/
Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş/
Aman karanlığı görmesin gözüm/
Perdeleri ger yavaş yavaş/

Garibim herşey bana yabancı/
Dertliyim çekinme doldur hancı/
Önce kımıldar hafif bir sancı/
Ayrılık sonradan der yavaş yavaş/

Güle güle Erdoğan güle güle…
(Bilgi notu için sevgili arkadaşım İlhan Dallıağ’a teşekkürler)

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir