Sanayiciyim diyebilmek için marka ve patent konusunda büyük adımlar atmalısınız. Uluslararası pazarlarda ürünleriniz tanınmalı ve tercih edilmelisiniz. Dünyanın neresinde olursanız olun tüketicilerin “Türk malı, dayanıklı, pratik ve ekonomik” sözlerine mazhar olmalısınız. Katıldığınız toplantılarda yeriniz baş köşede hazırlanmalı… Konuşmalarınız dinlenmeli, zevkleriniz, alışkanlıklarınız, yaklaşımlarınız dikkat çekmeli. Eğitim, sağlık ve spora yatırımlarınızla örnek gösterilmelisiniz. En önemlisi de gençlere yol açmalısınız…

1994 yılında tanıdım Fahrettin Gülener’i; Bursa Haber Gazetesi Ekonomi Müdürlüğü yapıyordum o yıllarda. Girişken, ağabey konumunda ve sözü dinlenen bir kişi olarak hep dikkatimi çekti. Vatanseverdi… Üretmek, istihdam sağlamak, ilkleri başarmak için olanca bilgisiyle koşturuyordu. Bir haberde, yazıda ya da yorumda Bursa ya da Türkiye için bir kelime bile görse hemen arardı. Sohbeti bir başka konudan açar ardından o günkü gelişmelere gelirdi. Teşekkür eder ve telefonda işyerine davet ederdi…

Aradığımda mutlaka iki eli kanda da olsa telefona çıkardı. 5-10 dakikada ekonomiyi konuşur, fısıldanan konularda gerçekleri söyler ve “özdeyiş” diye tanımlayabileceğim bir tümceyle bitirirdik. Ailesiyle ilgili tek bildiğim şey zaman ayıramamasıydı…

Sonra bir gün, ziyaretine gittiğimde odasında gezinen 4-5 yaşlarında (belki daha da küçük) bir çocuk gördüm. “Kim bu yakışıklı?” diye sordum. Her anı dolu olan sanayici Gülener odasında bir çocukla neden zaman geçirsin ki diye düşünmeye başlamıştım ki “Torunum” sesiyle irkildim. Güleç yüzlü sakin bir çocuktu. Elindeki tellerle bir şeyler yapmaya çalışıyor, merakla etrafa bakıyor ve dedesine doğru yardım bakışları fırlatıyordu.

Gülener’in odası öyle bildiğiniz, televizyonlarda gösterilen yönetici-patron odalarına benzemez pek. Şaşaa yoktur mesela. Bir kenarda kitaplar, bir kenarda fabrikadan çıkan ürünlerden örnekler, ödüller, çizim masası, anılarda kalan fotoğraflar, ve en önemlisi hemen oracıkta tasarlanabilecek oyuncak yapılabilecek teller, madeni parçalar, tahtalar ya da malzemesini anlayamadığım yığınlar dikkat çeker. Sekreteri gazetelerden kestiği yorumları getirir, onlar okunur ve bir kenarda saklanır. Gülener’in masa başında olduğu anlar genellikle misafirlerinin geldiği saatlerdir.

Soba üretiminden geldiğini gururla dile getirirdi. Oto yan sanayii, hazır gıda, gençlere eğitim, televizyon programcılığı, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nda, Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nde, derneklerde görevler… Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) milletvekilliği ve daha neler neler…

Mutlu olduğu, haz duyduğu anlara baktığımda Gülener’in geleceğimiz olan çocuklara bilgi aktardığı anlar öne çıkıyor. İleti adresime gelen haberi birlikte okuyalım; “Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Eğitim Vakfı bünyesinde faaliyet gösteren Bursa Tasarım ve Teknoloji Geliştirme Merkezi’nde (BUTGEM) maket robot, ahşap oyuncak ve telden araba yapımı kursunu tamamlayan birinci dönem öğrencileri sertifikalarını BTSO Yönetim Kurulu Üyesi Fahrettin Gülener’in elinden aldılar.

Yazının orta bölümünde “kim bu yakışıklı?” sorusuna Gülener, “torunum” diye yanıt vermişti ya işte o çocuklardan onlarcası maket robot, ahşap oyuncak ve telden araba yapımını öğrendi…

Gülener, hayallerinin peşinde koşan ve asla yılmayan bir kişilik sergiliyor. Çocuklarla ilgileniyor, onlara eser yaratmanın, ortaya bir ürün çıkarmanın hazzını yaşatıyor.

Kalıp ve malzeme bilgisini daha bugünden aşılıyor.

Kolay gelsin Gülener.

Bursa’yı sanayi başkenti yapanlar arasında ilk 10’dasın.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir