‘Şamar oğlanı’ olmayın
16. ve 17. yüzyıllarda feodal düzenin insanları bunaltan mutlak hakimiyeti, üst sınıf ile alt tabaka arasındaki uçurumun açılmasını beraberinde getirmişti… Fakirlik, hastalıklar, üretimde teklemeler, savaşlar ve tüm bunlara çare arayan insan sayısının bir elin parmakları kadar olması makus talihiyle baş başa bırakmıştı insanları…
Öyle ki soylu kesim, kendisini halktan çok üstün görüyor ve onlarla herhangi bir yakın temas kurmaktan kaçınıyordu. Yakın korumaları, kolluk güçleri, gizli istihbarat elemanları ve cellatlarıyla bir korku imparatorluğu kurulmuştu…
Dolayısıyla saray mensubu ya da asilzade çocuklarının halkın arasına karışıp, onlarla aynı dersliklerde eğitim almaları düşünülemezdi. Doğal olarak en iyi hoca ve alimler, saray, şato ve konaklara bu çocukların ayağına getiriliyordu. İyi para kazanan alimler de seslerini çıkarmadan gidiyordu…
Ancak o dönem eğitim sırasında dayak ve cezalandırma çok yaygındı ve doğal olarak bu yöntemin soylu çocuklar üzerinde kullanılması mümkün değildi. Çare bulundu…
Halkın en alt tabakasından olan bir çocuk, ders sırasında bu dayağı yemek için hazır bulunuyordu. Asilzade bir aileye mensup çocuğun işlediği her hatada tokadı ve kızılcık sopasını bu alt tabakadan gelen çocuk yiyordu. Ağlıyordu, bağırıyordu ancak sesi okul duvarlarını aşamıyor, duyulmuyordu…
Diğer bir ayrıntı ise daha da korkunç… Derse katılan bu halk çocuğunun bir şeyler öğrenmemesi için sağır kimseler arasından seçilmesi ya da bilhassa bu iş için sağır edilmesiydi.
Dayak yiyen çocuklara “Whipping boy” deniyordu… Amaç, asillerin dayak yiyen çocuğu görüp ders alması ilkesine dayanıyordu. Asiller seyrederek büyüyordu… (Yakup Güneş’ten alıntı)
Şimdi ülkenizi düşünün… Kimler asil kimler ‘whipping boy’ siz karar verin…
Dayak yiyenlerin önlerine konulan yemekleri düşünün… Sıraya girerek patates mi yiyorlardı yoksa biftek mi?
Ayakkabılarını, giysilerini düşünün… Pazardan mı giyiniyordu yoksa bir markanın takipçisi olabiliyor muydu?
Asillerin yanında süklüm püklüm durarak onların ağzından çıkacak bir sözü mü bekliyordu fakir çocuk, yoksa sorulmadan asla konuşmayan kişiliksiz birine mi dönüşmüştü?
Kendinize aynada bir kez daha bakın ve sorun O’na, “Sen hiç asil oldun mu?” diye. Yoksa sürekli dayak yiyen sınıftan mısın halen… “Ne zaman akıllanacaksın?” diye sor kendine…
Alacağın yanıt geleceğini belirleyecek unutma!
Xxx
Honda’dan acıtan karar
Honda, İngiltere’deki tüm üretim ve satış noktalarından çıkma kararı aldı ve dünya otomotiv sektörü bu haberle çalkalandı.
Honda’dan yapılan açıklamaya göre firmanın Türkiye operasyonları 2021 yılına kadar devam edecek… Gebze’deki 50 bin araç kapasiteli tesiste üretime 1997 yılında başlayan Honda’da çalışan sayısı 1,100 kişi…
Elektrikli araçlara olan ilgi, zaman içinde Oyak-Renault, TOFAŞ ve Karsan’ı da etkileyecek… Bursa çok kısa sürede değişime ayak uydurmak zorunda.
5’li konsorsiyumun üretimini Bursa’ya almalıyız. TEKNOSAB’daki en geniş arazi bu işe ayrılmalı…
Daha sırada ‘Otonom araç üretimi’ var…
Uçan araçlar, uçan insanlar, monoraylar da sırada…