Toprağımıza sahip çıkın
Ulusal liderimiz, Cumhuriyetimizin kurucusu ve İlk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türk milletine emanet ettiği ve kendi adını alan ‘Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ)’ için sona doğru gidiyoruz… Yok ediyor ve yerine betondan binalar dikiyoruz. ABD Büyükelçiliği’ne satılan arazi ise hepimizi derinden yaraladı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni en son tanıyan ülkeler arasında olan ABD’ye verilen arazi derhal geri alınmalıdır… Türk töresine göre bu konu geçiştirmeye gelmez. İvedilikle yerine getirilmelidir.
Google amcadan bilgilere ihtiyacım var… Kentbilimci Prof. Dr. Ruşen Keleş’in hazırladığı veriler çok çarpıcı… Son olarak toprakları üzerinde Başbakanlık hizmet binası yapılan Atatürk Orman Çiftliği arazisinin, Anayasa ve yasalara aykırı olarak yapılan devir, temlik ve satışlarla 102 bin dekardan 33 bin 891 dekara düştüğü gerçeğiyle yüz yüzeyiz…
Atatürk, 11 Haziran 1937’de, özel çiftliklerini Hazine’ye, taşınmaz mallarının bir bölümünü de Ankara Belediyesi’ne bırakmış, böylece, bunların, gelecekte de yeşil alan olarak korunmasını ve bakımını güvence altına almak istemiştir. Zamanın Başbakanı’na o tarihte yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Çiftliklerin yararına dikkati çekmeye değer. Toprağın planlanması ve geliştirilmesi, çevrenin güzelleştirilmesi, eğlenme ve dinlenme amaçlarıyla halka açık alanların sağlanması bunlar arasındadır”.
Devamlı Türk milletini düşünen eşsiz deha…
O dönemde önemi nedeniyle, Çiftlik’teki taşınmaz malların gerçek ve tüzel kişilere devir ve temlik edilebilmesi özel yasalarla izin alınmasına bağlı kılınmış. Buna karşın, AOÇ’nin kimi bölümleri zamanla özgün kullanım biçiminden çıkarılarak konut, ticaret ve hizmet etkinliklerine ayrılmış. 1938’de 3308 sayılı yasayla Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu’na bağlanan AOÇ topraklarından Yönetim Kurulu kararlarıyla satış yapılmasını önlemek için, 1950’de 5659 sayılı yasa çıkarılmış. Buna göre, Çiftlik arazisinden gerçek ve tüzel kişilere devir ve temlik işlemleriyle kamulaştırmalar özel yasa çıkarılmasını gerektiriyordu. Özel yasaları çıkaranları buradan lanetliyorum. Boynunuz altınızda kalsın inşallah!
Özellikle Demokrat Parti iktidarı döneminde, 6000 ve 6238 sayılı yasalarla Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’na, çimento sanayi tesislerine, kömür depolarına, fabrikalara, spor tesislerine ve konut kooperatiflerine toprak satışları yapılmış.
Bu eğilim 1960’larda, 70’lerde, 80’lerde, 90’larda da sürdü. Bugünlerde ise dayanılmaz boyutlara ulaştı. 1970’lerde, Tarım Bakanlığı’nca Ankara Belediyesi’ne, hal yeri için arazi (167 hektar) satışına ilişkin yasanın Cumhurbaşkanı’nca veto edilmesi üzerine, hemen iki yıl sonra (1976) 2015 sayılı yasayla bu istek gerçekleştirildi. “Kemalist” görünümlü askeri müdahale dönemlerinde bile AOÇ korunamadı. 1980’lerin başında, Nurettin Ersin orduevi yapılması için Milli Savunma Bakanlığı’na verilmek üzere Çiftlik’ten 747 metrekarelik arazi alınmasına ilişkin bir öneri yaptıysa da tepkiler üzerine önerisini geri çekti. Ama, 1981’de, 2549 sayılı Devlet Mezarlıkları Yasasıyla 150 hektardan daha büyük bir alan söz konusu Bakanlığa satıldı. 1983’te de yine aynı bakanlığa 2823 sayılı yasayla satışlar yapıldı. Bunları, üniversitelere, hastanelere, otogarlara, karayollarına ve kooperatiflere yapılan satışların izlediğini görmek insanı derinden sarsıyor…
Yıllara göre elden çıkan toprak miktarı şöyle:
1938-1945 arası 5.250 dekar,
1950-1960 arası 11.153 dekar,
1960-1976 arası 1.145 dekar,
1981-1993 arası 50.561 dekar,
Toplamda 68.109 dekar…
Gelelim bugüne…
Çanakkale’de, kendini Atatürk sevdalısı olarak tanımlayan 87 yaşındaki Cevat Yaltıraklı, bir bölümünün ABD Büyükelçilik binası yapılmak üzere satıldığını öğrendiği Atatürk Orman Çiftliği’nin (AOÇ), Atatürk tarafından Türk halkına miras olarak bırakıldığını belirtip, payına düşeni almak için yargıya başvurdu. Yaltıraklı, amacının mirastan pay almak değil, Türk halkına Atatürk’ün mirasına sahip çıkmaları için mesaj vermek olduğunu söyledi.
Milletin hakkına sahip çıkmasını hayret ve minnetle izliyorum. Zengin toprakların fakir bekçileri olmaktan çıkmalıyız. Türkiye bugünden yarına kurulan bir devlet değil. Çok daha derine inmeliyiz. Topraklarımızı kanla suladık, yüzbinlerce şehit verdik. 33 sente basılan kağıtlara teslim edemeyiz.
Ülkemizin yiğit evlatları 87 yaşında da olsa gençtir!