NASA’da kaç Türk var
Tarihini hatırlayamıyorum ancak ‘Bursa’da ekonominin yabancı eller tarafından ayakta tutulup tutulmadığını’ sorduğum gün başladı her şey. Bir anda toparlanma oldu. Sağa sola “Gerçekleri öğrenin” talimatları yağmaya başladı. Çıkan sonuçları yakında hep birlikte öğreneceğiz…
Bir otomotiv kentinde yaşıyoruz. Oyak-Renault, TOFAŞ, Karsan ve Bosch fabrikalarındaki gelişmeler ya da soğuk algınlıkları hemen etkisini gösteriyor, Bursa o zamanlarda ya rekor kırıyor ya da hastalık hemen yayılıyor ve iflaslara kadar gidiyor…
“Yenilenen Dünyada Ekonomi” panelini hatırlıyorum. Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ ve gazetenin köşe yazarlarından Prof. Dr. Güngör Uras, geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlere çeşitli bilgiler aktarmışlardı. Sanırım Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) çatısı altında faaliyetlerini sürdüren ‘TOBB Bursa Genç Girişimciler Kurulu’ üyeleri oradaydı. Aklımda kalan ve not aldığım bilgilerden yola çıkarak Türkiye üzerine tezler ortaya koymayacağım ancak; hatalara ve yanlışlara dikkat çekeceğim dilim döndüğünce…
Bir üniversitede ‘Hoca efendi’ adı verilen bir zat konferans vermeye geliyorsa, bir başka üniversitede sayın rektör ‘kadınların elini sıkmaktan imtina ettiğini’ anlatıyorsa aslında baştan bir şeyler ters gidiyor demektir… Hiçbir sonuca tam ulaşamazsın artık; Tüketen olur çıkarsın ve yok olursun…
O toplantıda TOBB Bursa Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Kağan Yeşil, arkadaşlarına “Hazırlanın geleceğe. Girişimciliğin altın kurallarını atlamayın. Dil öğrenin ve dünyaya ‘biz de varız’ demenin hazzını yaşayın” minvalinde bir şeyler söylemişti. Beğenmiştim. En çok teşekkürü ise BTSO yönetimi ve sayın İbrahim Burkay’a yapmıştı sanırım.
Gençlerimizin ülke adına atacakları her adımın değerli olduğuna inanıyorum. Bilimden yana ve araştırmacı bir kimlikle yola çıkmaları çok şeyi değiştirecek olan gençlerin, ‘babadan kalma’ yöntemlerin üzerine koyacakları, koymaları gereken çok önemli adımlardan da haberleri olmalı… Onlar, iş hayatına kazanmak ve rahat yaşamak için çıkmalılar ama toplumdan izole olmamalılar. Sadece 100 gençle oturup kalkma yanlışına düşmemeliler. Yönetirken adil olmaya gayret etmeliler. Sürekli gelişmenin temeli olan ‘oku-araştır-uygula’ düsturu ile hareket etmeyi yaşam biçimi haline getirmeliler…
Ülke ekonomimiz değerli girişimci arkadaşlarımızın sayesinde bir üst seviyeye atlayacaktır, eminim. Bu kapsamda her okulun matematik, kimya, fizik ve biyoloji alanlarındaki başarılı gençlerine hemen hem de FET-ÖCÜ’lerden hemen önce ulaşmalıyız. Ailelerine ziyaretler yaparak çocuğun gelişimindeki aksayan yönleri mümkünse bir psikolog ya da psikiyatrist eşliğinde tespit edebilmeliyiz. Bilgisayarların içinde gezebilmeli, sanal alemdeki verilere ulaşabilmeliyiz. Kütüphanelere, lisans tezlerine, doktora tezlerine, yarışmalara, araştırmacılara, tüm bilimsel anlatımlara kulak kabartan bir girişimci profiliyle yola çıkmalıyız.
Yenilenen dünyada özellikle küresel rekabetin tavan yaptığı bir ortamda ülkelerin ekonomik olarak kendini yenileyen bir yapıda olmasının zorunlu hale geldiğini artık sağır sultan bile duydu ve gerekenleri yapmaya başladı. “Şu son yıllarda büyük atılımlar gerçekleşti” diye başlayan temelsiz konuşmalara da bir son verin artık. Bir takım iyileşmelerin altında yatan gerçeklere bakmanın tam zamanı. İktidarların bir ülkede yapması gerekenleri yapıyor olmasının ‘gelişme’ diye anlatılmasındaki yanlışlığı terk edin. Asıl olana kilitlenin. Üretmenin, gelişmenin anahtarının sadece parasal genişlemeyle, evlerdeki oda sayısının artmasıyla, otomobilinizdeki markanın büyüklüğüyle falan ilgisi yok genç arkadaşlar. Daha derine inin, bulacağınız maden sizin beyninizden başkası değil çünkü.
Dünyada markanızın değeri kadardır değeriniz. Yoksa markalara üretim yapan zavallılar olur çıkarsınız… İşçinizi ezer, askerinizi kaybeder, beyninizi kiraya verirsiniz. Almanların sokaklarını temizler, nükleer atıklarını denizlerinize, topraklarınıza gömersiniz. Kanser ilaçlarını bulamayan kaç vatandaşınız var biliyor musunuz? Okula giderken ayakkabısı olmayan kaç çocuk var? Çöplerinizi ayrıştırmayı biliyor musunuz mesela? Çeşmeden su içmeyeli kaç yıl oldu hatırlıyor musunuz? Dereden balık yakalayamayan kaç ulus var? Kentleşmeyi başaramamış kaç kentiniz var? Nobel alan Aziz Sancar nerede araştırıyor? Hangi şartlarda çalışıyor? NASA’daki Türkler sözünü kaç kez duydunuz? Kaç genciniz ‘Onlara’ hizmet ediyor?
Uyumayın ölürsünüz!