Türkiye Varlık Fonu
Varlık Fonu; ‘Çeşitli finansal varlıklara yatırım yaparak gelirini artırmayı hedefleyen, devletin sahipliği ve yönetimi altında çalışan fon’ olarak anlaşılmalıdır… Buraya kadar sorun yok. Ancak “vergiden, incelemeden, araştırmadan ve ülke genelinde çıkacak kararların tümünden muaf olan bu fon ya da fonlar neden şimdi gündeme getirildi?” sorusu yanıt bekliyor.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de bir ‘ilk’ gerçekleşti ve Türkiye’yi ayakta tuttuklarına inandığım; ‘Ziraat Bankası, TPAO, BOTAŞ, PTT, Türksat, ETİ Maden, Çaykur ve BİST ardından, Türk Telekom, Halkbank, Vakıfbank ve THY’, Türkiye Varlık Fonu’na devredildi. Her biri kendi alanında rakipsiz olan bu kurum ve kuruluşlar bir anda ‘Beştepe Ekonomi Baş Danışmanı Yiğit Bulut’un da içinde olduğu bir yönetime devredildi… Yetmedi, buna ek olarak Savunma Sanayii Fonu’na ait 3 milyar Türk Lirası da şimdilik 3 aylığına fona aktarıldı. Milli Piyango, şans oyunları ve at yarışları da Fon’un bünyesinde…
Yetmedi… Varlık Fonu’na 46 adet de taşınmaz aktarıldı. Mülkiyeti Hazine’ye ait olan 46 taşınmazın öncelikle tahsisleri kaldırılacak. Devredilen taşınmazların 26’sı Antalya’da bulunuyor. Taşınmazlar Çamyuva, Kemer, Kiriş, Manavgat gibi turistik ilçelerde yer alıyor. Ayrıca Aydın Kuşadası, İzmir Özdere, Selçuk, Muğla Bodrum, İstanbul Bakırköy gibi yerlerde bulunuyor. Anlaşılacağı üzere otel, hotel, motel ve gözde tatil köyleri…
Genel Müdürlüğünü ve Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı Özelleştirme İdaresi’nden Mehmet Bostan’ın yaptığı ‘Türkiye Varlık Fonu’nun hedefi, 200-300 milyar dolarlık bir büyüklük ile uluslararası oyuncu olmak… Bir başka anlatımla ‘Türkiye Varlık Fonu’, büyüme oranlarında artış, sermaye piyasalarında büyüme ve derinlik, büyük projelere finansman olanağı başta olmak üzere ekonomide baş gösteren sıkıntılara çare olarak önümüze getirildi… Tam bağımsız bir yapılanma…
Varlık Fonu’nun artıları olduğu kadar eksileri de dikkat çekici… Dünya genelindeki fonlara bakıldığında daha çok gelirleri bütçe fazlalarından oluşuyor. Ülkelerin emeklilik fonları, petrol fonları, emtia fonları, değerli maden ya da taş gelirleriyle büyüyen fonlar çok. 847 milyar dolarlık bütçeye sahip fonlar var mesela… İnanılmaz rakamlar…
ABD, Japonya, Çin ve Kanada gibi bütçe fazlası veren ülkeler; ya harcamalarını artırırlar ya vergi yükünü düşürürler ya borçlarını erken öderler ya da bir varlık fonu kurarlar… Bu ülkeler kurulan fonla ulusal ya da yabancı bazı finansal varlıkları satın alıp gelirlerini artırmaya çalışarak gelecek kuşaklara refahı aktarma yoluna gidebilirler ya da ülkelerinde baş gösterecek bir krizin etkisini azaltacak yolları denerler.
Bu tür fon yönetimlerinde temel hareket noktası, varlıkları risk ve getiri dengesini gözeterek kazanç amaçlı kullanmaktır. Bu işlemleri, bütçe kısıtlamaları ve parlamentonun sıkı denetimi altında yürütmek kolay değildir. Varlık fonu kuruluşunun bir nedeni de bu kısıtlamalardan kurtulmaktır.
Türkiye Varlık Fonundan beklentiler yasanın gerekçesinde sıralanmış. Buna göre; Türkiye Varlık Fonunun kurulmasıyla büyüme oranında artış sağlanacak, sermaye piyasalarında büyüme ve derinleşme hızlanacak, yatırımlarla yüzbinlerce kişiye istihdam olanakları sağlanacak, savunma, havacılık, yazılım gibi alanlardaki yerli şirketler desteklenecek, otoyollar, Kanal İstanbul, üçüncü köprü ve havalimanı, nükleer santral gibi büyük altyapı projelerine kamu kesimi borcu artırılmadan finansman sağlanacak. İslami finansman varlıklarının kullanılması yaygınlaşacak, petrol ve doğalgaz gibi yurtdışındaki stratejik sektörlere doğrudan yatırım yapılabilecek… Bu aşamada sorgu-sual olmayacak…
Türkiye’nin vergi gelirlerinde büyük sapmalar olacağı şimdiden kesin; Ancak bütçe kalemleri içinde geçişler yapılarak çare aranabilir… Bütçe açıkları için dolaylı vergilerde artışlar olması beklenebilir. Akaryakıt, sigara, alkol, nisandan sonra beyaz eşya, sebze, meyve, altın, dolar ve insanların yediği, içtiği, kullandığı hemen her şeye zam yağmuru başlar… Ya da karşılıksız para basılması gündeme gelecektir.
Fon dip yapmasın… Aman!