Gelecek yıla girmek için saatler var artık, 72 saat kadar bir süre kaldı. Her yılın 25 Aralık tarihi Hz. İsa’nın doğumu… İnananlar kutladı, tatilini yaptı, şarabını içti bitti gitti… 31 Aralık 2016 ise yeni yıla girenlerin coşku yaşayacağı, iyi niyetlerin konuşulacağı, eskiyeni geride bırakacağı bir gün. Abartanları bir kenara bırakırsak eğer; eğlenceli bir geceye işaret ediyor 31 Aralık. Polisiye önlemlerle geçiştirilecek kadar da masum bir gün… Sevgi ve sevgili günü…

Şimdiden herkesin yeni yılı kutlu olsun…

Bugün, eskiyen ama gelecek yıla aktarılan sorunlarımıza değineceğim yine…

Türkiye’de ekonomik bir sıkıntı (!) yaşanıyor. Dolarla işi olan yandım bile diyemiyor. Bu ne 1994 krizine ne 2001 krizine ne de 2009 krizine benziyor. Reel sektörde esen rüzgarın adını tam olarak koyamıyorum. Son haftalarda yaşıyor olduğumuz bu durum, gelecek yıla da damgasını vuracak… Parasal bir sıkıntı da değil yaşanan. Moralsizlik hakim olmaya başladı… Başka bir şey bu, daha derin, daha başka dinamikleri olan bir gerçek.

Geçtiğimiz günlerde açıklanan işsizlik verileri Türkiye’de yeni bir rekora işaret ediyor; İşsizlik yüzde 11,3’e ulaşmış durumda. 3 milyon 493 bin kişi, çalışmak istiyor, iş arıyor ama bulamıyor. 2 milyon 514 bin kişi, iş bile aramıyor. Türkiye’de 6 milyon 7 bin kişi çalışmaya hazır fakat ne hikmetse iş yok! Türkiye bununla son 6 yıllık işsizlik rekorunu kırıyor. Sadece bu yıl 500 bin kişi işsiz kalmış. Baba evine dönmüş ya da yolunu arıyor olmalı…

Kimin, ne zaman, nerede ve nasıl bir sonuçla karşılaşacağı belli değil. Bir ihbar, yazılı bir kağıt, telefon numarası ya da akıllı telefonlardaki, sosyal medyadaki bir yazı veya yazılım sonucu sıkıntılı anlar başlayabiliyor. Sanayiciler, işadamları, iş kadınları, finans sektöründeki aktörler ve çalışanların tedirginlik yaşadıkları ortada.

Türk lirasındaki en büyük değer kaybının yaşandığı günlere baktığınızda sorunun ne olduğu çok açık bir biçimde ortaya çıkıyor. En büyük değer kaybı başkanlık tartışmasının alevlendiği gün yaşanıyor. Türk lirasının kendisine benzeyen para birimlerine kıyasla daha çok değer kaybediyor olmasında bir neden olmalı. Kendisine benzeyen para birimlerinin iki katı kadar değer kaybediyor. Türk Lirası’nın bu değer kaybı cebimizde dolar olsa da olmasa da hepimizi fakirleştiriyor. Türkiye’nin kısa vadede ödemesi gereken, 167. 8 milyar dolarlık borcu var. Bu borç hepimizi ilgilendiriyor. Çocuklarımızın bile borçlu olduğunu unutmamalıyız. Şirketler borçlu, dolayısıyla o şirkette çalışan işçiler de o şirketin borcuna ortaklar. Bu borç Türkiye’nin ve altından kalkmak zorundayız. Bu borç, Türk lirası değer kaybettikçe çok daha pahalı hale geliyor.

2016 yılının başında ödememiz gereken toplam borcun TL değeri, 493 milyar liraydı. TL’nin değer kaybıyla bugün ödememiz gereken borcun değeri, 570 milyar TL’ye yükseldi.

Bugünlerde Türkiye’ye sıcak para gelmiyor. Hatta gelen para çıkıyor dersek hata yapmamış oluruz. Türkiye’nin dış finansman ihtiyacı, yıllık ortalama 200 milyar doların üzerinde. Finansman ihtiyacı arttıkça, TL’nin değer kaybı artacak ve hızlanacaktır. Kaynak gelmeyince ekonomik sistem duruyor. Sadece musluklar kurumuyor, Türkiye’de ki para da tedirgin oluyor.

Finansal piyasalarda zorluk dövizle sınırlı değil, geçtiğimiz haftalarda devlet borçlanmak üzere piyasaya gitti. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi kağıtlarına müşteri bulamadı. Sonunda hazine borcunu kamu bankalarına sattı. Hem de yüksek faizden.

Anayasa konusundaki tartışmalar ise ateşe benzin dökmek gibi… Piyasaya güven aşılanması gerekiyor. Kredi Garanti Fonu ile 250 milyar liralık yeni kaynak umarım beklediğimiz istikrarı sağlar…

Gerçeği inşa ederken dünyayı doğru okuyan bir söylem geliştirilmeli. Yoksa 2017 de kayıp yıllardan biri olur.

Not: 5 günlük tatil sonrası görüşmek üzere…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir