Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO), Bursa Ticaret Borsası (BTB) ve bazı sivil toplum kuruluşları; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın döviz bozdurma çağrısına uyduklarını açıkladılar. Bu çağrının yerini bulması için atılacak öncelikli adımlar olduğunu peşinen söylemeliyim…

BTSO Başkanı İbrahim Burkay’ı aradım dün sabah. ‘Döviz bozdurup bozdurmadıklarını’ sordum. Burkay, uzun süredir ABD Doları ya da Euro birikimleri olmadığını, tüm işlemleri Türk Lirası üzerinden gerçekleştirdiklerini söyledi. Burkay, “Bursa’da herkesi döviz bozdurmaya davet ediyoruz. Kampanya başlamıştır” dedi.

İlk duyduğumda ‘geleceği gördüler demek ki’ diye düşündüm.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısını tekrarlamasının ardından Bursa Ticaret Borsası (BTB) Yönetim Kurulu Başkanı Özer Matlı da, “Bursa Ticaret Borsa olarak kaynaklarımızı kendi paramızda tutuyoruz diğer sivil toplum kuruluşlarının da Türk Lirası’na dönmelerini öneriyoruz” diye beyanat verdi.

Diyanet İşleri Başkanlığı da Hac ve Umre ücretlerinin 5 Aralık 2016 tarihinden itibaren (dün) Türk Lirası olarak tahsil edileceğini duyurdu. Suudi Arabistan’a giderken yanınızda TL olacak ama oraya indiğinizde artık ‘Riyal’e çevirirsiniz…

Demek ki Bursa’da döviz duyarlılığı oldukça yüksek…

Şimdi projektörü bir kez daha Türkiye’nin gerçeklerine çevirelim… Türkiye’nin toplam döviz yükümlülüğünün yılda 160 milyar dolarlık bölümünün vadesi geliyorsa… Ve her yıl ortalama 40 milyar dolarlık da cari açık için finansman ihtiyacı varsa… En ufacık sıkıntıda ya da ters giden bir süreçte kur yükselir. Altından kalkılmayacak bir hal alır.

Türkiye’de vatandaşların döviz tutma gerekçelerini ortadan kaldırmadan, ‘dövizini bozdur’ türü kampanyalara ihtiyatla yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum. Bu tip kampanyalar tersine içinde bulunduğumuz durumun ‘vahametini’ vatandaşın zihnine altı kalın çizgilerle vurgular, hatta kaygı bile yaratabilir.

Türkiye 350-400 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmi olan, 700-800 milyar dolarlık da milli geliri olan bir ülke. 600 milyar dolarlık döviz yükümlülüğüne karşılık 220 milyar dolarlık döviz varlığı olan bu ülkede, bir yıllık vade içinde bu yükümlülüklerden 160 milyar dolarlık bölümünün vadesi geldi. Cari açık için finansman ihtiyacı var… Doğal olarak dolar alımı arttı ve kur yükseldi ve daha da yükselecek.

Geçmişteki dövizli taahhütleri şimdi vatandaş ödeyecek. Kamusal sözleşme ve yatırımların bedellerini bunca yıl boyunca yabancı para üzerinden belirleyip, şimdi yenilerinin TL olarak belirleneceğinin açıklanması çok geç de olsa doğru bir adım.

Devletin kendi tercihlerini değiştirmeden başkalarına farklı tavsiyede bulunması beklenemez. Ancak çok geç kalındı. Şimdi gelecekte devasa bir döviz kuru yükü bekliyor. Son 10 yılda yapılan döviz bazlı yatırım ihaleleri ve proje fiyatlamasını ne yazık ki bizler, çocuklarımız ve hatta torunlarımız ödeyecek. Nedeni, bu altyapı projelerini yapan ve işletecek olan özel kesime verilen yolcu ya da geçiş garantileri ya da ödeme taahhütleri döviz bazlı. Kur arttıkça TL cinsi ödeme ve borç da artıyor. Neredeyse her yerimiz dövize endeksli. BUSKİ bile suyumuzu dövize endekslediğinde sesimiz çıkmadı. 

Osman Gazi Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim köprüleri dahil işletmeye alınan toplam 5 mega projenin ihalelerinde verilen kamusal garantiler döviz bazlı. En sıcak örnek Osman Gazi Köprüsü’nün iş ve sözleşme modeli. Dolara endeksli…

Şimdi dövizi olanlar ne yapacaklarını iyi biliyorlar.

Ya bozduracaklar ya da iktidarla bozuşacaklar…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir