Dünkü yazımda, ‘CHP Nilüfer İlçe Başkanlığı ve Nilüfer Dayanışma tarafından Bursa Akademik Odalar Birliği’nde (BAOB) düzenlenen panelde Bursa’daki kentsel yenileme çalışmaları masaya yatırıldı’ demiştim.

Yüksek Mimar Cengiz Bektaş; Prof. Dr. Hasan Ertürk ve Prof. Dr. Murat Cemal Yalçıntan’ın ‘Kentsel Dönüşüm’ konusundaki derin bilgilerini, konuya yaklaşımlarını zaman zaman daha ayrıntılı vermeye gayret edeceğim ancak bugün panele izleyici olarak katılan ve içinde uhdeyi anlatan Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in çabasından bahsedeceğim.

Bir başka açılış nedeniyle Prof. Dr. Cengiz Bektaş’ın sunumunu kaçıran ve bu nedenle özür dileyen Bozbey, kentsel yenileme çalışmalarında ulaşım, altyapı ve kültürel doku gibi temel unsurların göz ardı edilmesinin kenti kaosa sürükleyeceğini dile getirdi. Bozbey’in, “Sadece yapı stokunun artırılmasına yönelik müdahaleler yerine bütüncül çalışmalar yapılmalıdır. Kentlerde dönüşüm, insanda başlar, insanda biter” sözlerinin altındaki derin anlam hepimizin kulağında çınladı…

Bozbey, yapılan çalışmalarla kentin yaşanmaz hale getirileceğini iddia etti o gün… Aklıma trafik geldi hemen. Bir yerden başka bir noktaya en fazla 15-20 dakikada ulaştığımız günleri hatırladım. ‘Ne kadar uzun zaman’ diyordum o yıllarda. Şimdilerde aynı mesafeyi 50-60 dakikada ancak gidiyorum. Sinir katsayım özellikle Almira Otel ile Mudanya-İzmir bağlantı kavşağına kadar tavan yapıyor… BursaRay’ı tercih ediyorum. Bir uçtan bir uca yine 50-55 dakika geçiyor.

Altıparmak ile Atatürk Caddesi arasındaki ağaçlı yoldan eser yok şimdi. Hem tek yön hem de sıkışık. Trafik lambası olmayan günlerden her 40-50 metreye bir konulan kırmızı ışıklı günlere kaldık. Ya artan nüfusa ne demeli. 110 bin Suriyeli de cabası…  Kaldırımlar aynı ama insan sayımız inanılmaz rakamlara ulaştı. Kent silueti yükseliyor. Gökdelenlerimiz bile var diyebiliriz.

Sadece yapı stokuna müdahale eden bir kentsel dönüşüm politikasının yapı sayısının artmasına neden olacağını ve bunun da rant anlamına geldiğini belirten Bozbey, haklıydı… Ancak daha sağlam ve yıllara meydan okuyan yapılar için elini taşın altına koyacak müteahhitleri de dinlemek gerektiğini düşünüyorum. Kamunun görevi, daha yaşanabilir bir çevre konusunda planlama yapmak olduğuna göre asıl sorumluluk bu noktada kilitleniyor bence. Doğru bir yapı ancak doğru bir planlama ile ortaya çıkar. Plan tadilatları, 10 bin metrekareye mevzi imar uygulamaları ile geldiğimiz yer ortada. Depremler olmasa beton kalitesi bile değişmeyebilir, nervürlü demir kullanmazdık sanırım. Beyin devrede olmalı azizim.

Mevcut 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun ve uygulama yönetmeliklerinin, eksiklikler nedeniyle sorunların çözümünde yetersiz kalındığını sanıyorum. Eğitim, sağlık, park, çocuk bahçesi, spor ve kültür hizmet alanları gibi alanların da düşünüldüğü uygulamalara öncelik verilmeli Bursa’da. Kaçak evine daire isteyen halkımızın aydınlatılması gerekiyor. Ev sağlam, çok katlı, asansörlü inşa edilsin ama insanımız da insaflı olsun.

Hem kaçak binada otur hem de yasal sınırları beğenmemek olmaz.

Müteahhitle vatandaş karşı karşıya gelmemeliydi… Prof. Dr. Hasan Ertürk’ün de dediği gibi; “Türkiye’de insanlara konut değil yaşam tarzı satılıyor. Artık değişim değeri üzerinden pazarlama yapılıyor ve bu da rant doğuruyor. Yasa ile meslek odaları saf dışı bırakılıyor.

Akılcı olmayan kentsel dönüşüm, çok kısa süre sonra büyük sorunlar yaratabilir. Çarşamba, 1050 Konutlar, Ataevler ve İhsaniye ile Soğanlı ya da demiryolu altında mahallelerde ortaya çıkacak rant aynı değil. Öyleyse düşünme zamanı.

Xxx

UNUTMADIK

Bugün 10 Kasım. Emperyalist ülkelere unutamayacakları tarihi bir ders veren, Cumhuriyetimizin kurucusu, önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün 78’inci ölüm yıldönümü. O’nun naçiz vücudu elbet toprak oldu ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacak.

Saygıyla anıyorum…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir