CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Türkiye’nin her yerinde çiftçilerle buluşur, konuşur, sürekli not alır ve çözüm önerileriyle birlikte kamuoyunu bilgilendirir. Yetmez, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) genel kurulunda çıkar tutanaklara geçen konuşmasını yapar.

Biliyorsunuz son yıllarda tarım ürünü ithal eden ülkeler içinde ilk sıralardayız… Hatta bazı kalemlerde dünya birinciliğimiz bile var. Bunca verimli toprak dururken ithalata yönelmemizi hiçbir zaman anlayamayacağım. Sen dünyanın 4 mevsim yaşayan ve her mevsimde sebzesi, meyvesi olan ülkelerinden biri ol ve milyonlarca dolar ödeyerek dışarıdan gıda ithalatı yap… Mantığım, aklım isyan ediyor; “NEDEN” sorusuna yanıt veremiyorum. Çiftçinin son 18 yıldaki borcunun 2.4 milyar liradan 140 milyar liraya çıkması, traktörüne, ineğine, tarlasına haciz gelmesi de can sıkıyor…

Üretemez hale geliyor, köyden kente göçü tetikliyoruz… 

Sarıbal’ın Fox TV’deki konuşmasına denk geldim dün… Geçen yıl 9 milyon 750 bin ton buğday ithal ederek karşılığında 2 milyar 365 milyon dolar ödeyen Türkiye’nin, yeni bir rekora imza attığını öğrendim… 2019 yılında ürettiğimiz buğdayın yüzde 52’si oranında ithalat yapan ülkemizin, 2020 yılında yüzde 48’le yine bir dünya rekoruna imza attığını duymak acı verici…

Aynı zamanda CHP Genel Başkanı Tarım Politikalarından Sorumlu Başdanışmanlık görevini de sürdüren Orhan Sarıbal’ın irticalen yaptığı açıklamalar tarihe geçer…

Anavatanı Türkiye olan buğdaya AKP döneminde 72 milyon ton ithalata karşılık 19 milyar dolar ödenmesini ne ile açıklayacağız… Burada ithal buğdaydan makarna ve irmik üreterek ihracat yapıldığını da söyledi Sarıbal. Ancak ithal etmek yerine üreterek bu oranda buğday elde edilebileceğini de dile getirdi; Çünkü dekar başına 280 kilogram buğday üretimi mümkün hale gelmiş… Öyleyse bu bir tercih sorunu…

İthal edilen buğdayın yüzde 67’sini Rusya’dan aldığımızı kaydeden Sarıbal, şunları söyledi: “Geçen yıl 9 milyon 750 bin ton ithal buğdayın 6.5 milyon tonunu Rusya’dan, 1 milyon tonunu Ukrayna’dan, 550 bin tonunu Kanada’dan, 400 bin tonunu Meksika’dan ve 300 bin tonunu da Litvanya’dan aldık. Üretimimiz 2003 yılından beri yerinde sayıyor.”

ÜRETİCİYE DÜŞÜK FİYAT

Bu yıl üreticiye ton başına 1.650 lira fiyat verilirken dışarıdan 2 bin 200 ile 2 bin 400 lira arasında değişen fiyatlarla buğday ithal edilmesi de ilginç… Bu arada 2017 yılında yüzde 130 olan buğday gümrük vergisi 2020 sonunda sıfırlanmış… Olacak şey değil…

Trademap geçici verilerine göre Türkiye, geçen yıl 9 milyon 750 bin tonluk buğday ithalatıyla, dünyanın en büyük gıda ithalatçısı Çin’i bile geride bıraktı. Çin 8 milyon 380 bin tonluk buğday ithal ederken, Türkiye Brezilya, Japonya, Güney Kore gibi nüfusu yüksek ülkeleri de geçmeyi başardı. Bu bilgiyi bir yere not edin. 2021 yılı sonunda bir daha bakalım.

Çiftçisini küresel sermaye ile rekabet ettiren Türkiye’nin gelecek yıllarını planlaması gerekiyor. “Açlık Oyunları” vizyona girerse altından kalkamayız. Haberlerde kasaptan et çalındığını, hırsızların bir evden sadece ayçiçek yağını alarak uzaklaştıklarını, semt pazarlarında karnabaharların alt yeşil yapraklarını isteyen kadınların olduğunu biliyoruz

PAMUK BİLE DIŞARIDAN

Geçen yıl, 600 bin ton pamuk üretildi ama 962 bin ton da ithal edildi. Gümrük Birliği’nden dolayı pamuk artık gümrüksüz geliyor arkadaşlar. Pamuk üretim alanları 7.2 milyon dekardan 3.6 milyon dekara kadar düşmüş durumda. Türkiye’de pamuğa dayalı 65 milyar TL’lik ekonomi oluşur. 40 ayrı sektör de bu üretimden faydalanır. Bursa, Adana, Denizli ve Gaziantep gibi tekstil ve konfeksiyon sektörlerinin başı çektiği illerdeki sanayici ve iş insanlarının konuya eğilmesi gerekir

Börekleriyle ünlü kentlerde çokça tüketilen ıspanak, tarladan 1.5-2 liradan alınıyor ama manavlara geldiğinde 8-10 lira oluyor. Burada çiftçi kazanamıyor, yaşamında sürekli kaybeden oluyor. Patatesi 40 kuruştan satamayan köylü, çürümesini izliyor… Mazot, gübre, işçilik ücretleri arttı. Çiftçi kişi başına milli gelirden ancak 2.500 dolar alabiliyor. Oysa Türkiye’de kişi başı gelir düşmesine rağmen 8.000 dolar…

Aklımızı gıda güvenliğine ve geleceğimize yönlendirmeliyiz. Aksi halde küresel güçler ezer ve geçer!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir