Son 15 yılda Türkiye’ye giren para miktarı, 500.000.000.000 (Beş yüz milyar) dolardı… Katar başta olmak üzere ağırlıklı olarak Arap sermayesinin büyük bir ilgi gösterdiği ülkelerin başında geldik. Onlara gereken kolaylıklar da gösterildi…

Arsa, arazi, banka (QNB Finansbank), yalı, daire, çiftlik, televizyon kanalı, fabrika ve liman gibi hemen her alanda yatırım yaptılar. İstanbul Borsasından binlerce lot ucuz hisse senetleri aldılar. Altın ve diğer değerli madenlerin alınıp-satılması, çıkarılması, pazarlanması, yurtdışından altın getirilmesi (İranlı asıllı Reza Zarrab’ı unutmayalım), stratejik alanlarda (Kırıkkale Tank Fabrikası) üretim, kimyasallar, elektrik kabloları, Türk Telekom gibi olmazsa olmazlara el attılar.

Ama en çok da ev aldılar… Taylandlı hizmetçilerini getirdiler. Üniversite mezunu Türk kadınları da bürolarda iş buldu…

Pandemi öncesinde olup bitenlerle bugünü karşılaştırdığımda inanılmaz bir geriye gidiş gözlemliyorum. Pazarda işler karışık. Merkez Bankası’nda döviz rezervi eridi, iş insanları sürekli yeni destek paketleri istiyor ve moraller bozuk…

İNŞAAT DİMDİK AYAKTA!

İşinin iyi olduğunu söyleyen sektörlerin başında ‘İnşaat’ geliyor. Halkın kamu bankalarından yüzde 0,64 faizle aldığı uzun vadeli konut kredilerinin keyfini yaşıyorlar.

Doğru yere, doğru zamanda sağlam, estetik ve kaliteli binalar yapılmasını gönülden destekliyorum. Ancak her şey dışarıdan göründüğü gibi değil… Yanlış yerde çok sayıda bina var…

Planlı, programlı mahalleler kurulması doğru.

Ama, ülkenin kalkınması için sadece inşaata bel bağlanmasını çok yanlış buluyorum.

İnşaat ile bir ülke kalkınmaz. Bize yüksek teknoloji yatırımları ile kaliteli ürünlerin ihracatı gerekli.

Bizde her şey hamasete bağlanıyor. Adam Maslak’ta inşaat yapıyor. Orman alanı talan ediliyor, neymiş efendim yepyeni bir proje hayata geçiyormuş…

PROJENİN ADI, 1453

(Burada gerçek bir olayı anlatan ‘Turan Akıncı’dan alıntı var)

Bir arkadaşımız 1453’den daire aldı. 900 bin liraya anlaştı. 300 bin lira peşinatını ödedi. Senetler karşılığı 24 ay düzenli para transferi yaptı. İki yıl sonunda, bütün, ödemeleri bitti. Sonunda dairesini aldı ve yerleşti.

Müteahhidin şirketine gitti; ‘Borcumu ödedim. Şimdi tapumu verin’ dedi. ‘En kısa zamanda veririz’ diye, oyalamaya başladılar. 3-5 ay gidiyor, boş dönüyor

Sonunda aklına tapu dairesine gitmek ve oradan sormak geliyor. Tapuya gidiyor. Daire kendi adına tapulanmış. Ama ufak (aslında çok büyük) bir sorun var. Daire üstünde 1,5 milyon TL tutarında ipotek var. Bilmem ne katılım bankası ipotek koymuş.

Bu haberden sonra, alan kişi inşaat şirketine gidiyor, durumu anlatıyor. İnşaat şirketi cevap veriyor; ‘Bankalara kredi borcumuz var. Borçlarımızı geri ödeyemiyoruz. Onun için daireler üstündeki ipotek kaldırılamıyor’ diyorlar.

Arkadaş, hemen soruşturuyor… Bütün bloklarda onlarca yüzlerce daire aynı durumda ve tapu alınamıyor…

Yani her bir daire için 1.5 milyon TL, katılım bankasına ödenmeden ipotek kalkmayacak. Çünkü, yasa bu.

Daire sahibi şimdi dava açacak, bu dava en az 4 yıl sürecek. Bu işi yapan müteahhit kim? Şu çok eşli olan var ya, işte o! Televizyonda konuşuyor; ‘Bizim ortanca hanım gördü’ diyor. Adamın hayatındaki hanımlar numaralı.

Şimdi para bitti. Eski sattığı daireler üzerinde ipotek var. İpotekler kalkmıyor. Yakında çarşı karışır…

SON SÖZ

Değerli okur, bir kez daha söylüyorum; “Bir ülke inşaat ile kalkınamaz. İnsanlar sadece ev almış olurlar…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir