Bir daha ‘Mükellef’ olmayalım…
Çin hükümeti, gençleri 4 yıllığına askere aldı 50 yıl boyunca. Gençler, askerlik adı altında madenlerde, yol yapımında, orman ürünleri elde etmekte, köprü inşaatlarında, tarım alanlarında ve fabrikalarda bedava çalıştılar. Öyle gerekiyordu…
İngiltere, Fransa, İspanya, Portekiz ve ABD ise Afrika’dan köle getirdi tarlalarda çalışmak üzere… Yıllarca topraklarını işledi zenciler. Yemek ve yatacak yer karşılığında yıllarca çalıştılar. Batılılar, istila ettikleri toprakların zenginliklerini de taşıdılar ülkelerine.
Daha sonra bağımsızlıklarını kazanan ülkelerde sömürü devam etti. İstedikleri kişileri destekleyen, gerekirse askeri müdahalede bulunan batılı ülkeler, ‘demokrasi ve özgürlük’ adı altında ülkelerde yönetimleri ve yöneticileri belirlemeye başladılar. O ülkelerdeki ürünleri (Kahve, kakao, mısır, pirinç, buğday vs…) hep batılılar eliyle pazarlanır oldu… Bu durum şu ya da bu şekilde halen devam ediyor…
Geçenlerde bir televizyon kanalında seyrettim; ilk kez çikolata yiyen zenci işçi, “Çikolata topladığınız kakaodan elde ediliyor” sözü üzerine büyük bir şaşkınlık yaşadı…
Türkiye’de çok farklı değil aslında… Murgul bakır yataklarında çıkan madeni işlemek üzere Rusya’ya gönderen Türkiye, bakırın yanında çıkan yan ürünlerden (altın) haberdar değildi…
Karabük’te kömür bulan Uzun Mehmet ders kitaplarına girmişti… Ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le başlayan millileştirme çabaları boşuna değildi… Kendi madenimizi kendimiz işlemeliydik… Batılı şirketlerin elindeki onlarca işyeri, banka ve okul hep millileştirilmeliydi; Öyle de oldu…
Ama artık o fabrikalar YOK!
Size bugün (alıntı) aktarmak istiyorum…
Tavşanlı türküsü bu… Bu türkü, Tunçbilek kömür madeninin ilk açıldığı 1940′lı yılarda, yeraltında çalışacak insan bulunamadığında, ‘mükellef’ adıyla zorla çalıştırılan insanlar için ve muhtemelen bir göçük sonucu ölen ‘İlet Köyü’nden bir genç için yakılmış. Tunçbilek ve çevresinde linyit kömürünün çıkarılmaya başlandığı ilk zamanlarda, ölüm tehlikesinden dolayı maden ocaklarında çalışacak işçi bulunmadığından, civarda yaşayan gençler bir müddet orada çalışmaya mükellef edilirlerdi. Devlet köylerden, muhtarlar aracılığıyla vergi borcu olanları veya askerlik borcu olanları toplar, bu madenlerde zorla çalıştırırdı. İşçiler kaçmasın diye de üzerlerinden kilitlerler ve başlarında jandarma beklermiş.
Mükellef ilan oldu gelin dediler,
Cehennem deliğine girin dediler,
Aman da beyim, vay efendim bu nasıl emir
Kapandı kapılar sürüldü demir,
Aman da beyim vay efendim, künyem yazıldı,
İlet mezarlığına kabrim kazıldı.
Mükellefin önünde astılar bayrak,
Ankara’ya gitti gelmedi evrak,
Elli lira verem sürgünden bırak.
Aman da beyim, vay efendim bu nasıl emir
Kapandı kapılar sürüldü demir,
Aman da beyim vay efendim, künyem yazıldı,
İlet mezarlığına kabrim kazıldı
Mükellefin önünde kurulu da kantarlar,
Anam rüşvet almış gâvur muhtarlar,
Mümkünü yok mu mükelleften kaçmaktan.
Aman da beyim, vay efendim bu nasıl emir
Kapandı kapılar sürüldü demir
Aman da beyim vay efendim, künyem yazıldı,
İlet mezarlığına kabrim kazıldı
Evimizin önünde kurşun saçarlar,
Jandarmalar gelmiş beni sorarlar,
Mümkünü yok, çaresi yok beni de tutarlar.
Aman da beyim, vay efendim bu nasıl emir
Kapandı kapılar sürüldü demir
Aman da beyim vay efendim, künyem yazıldı,
İlet mezarlığına kabrim kazıldı.
‘Mükellef’ olmamak için beyninizi kullanın. Yoksa Reji İdaresi bile gelebilir…
Aman diyeyim…