Türkiye Bankalar Birliği, geçen yıl, Ülker’in borcunun yapılandırıldığı müjdesini verdi. Üzerine, Doğuş’un ve Lübnanlı Hariri ailesinin batırdığı Türk Telekom’un 4 milyar 750’şer milyon dolarlık borcu da yapılandırıldı. Yetmedi; Türk Telekom’un çoğunluk hisseleri bankalara geçti. Yetmedi; Ziraat Bankası futbol kulüplerine kredi verdi de ara transferde futbolcu almalarının önü açıldı. Daha onlarca örnek var…

5 milyar dolar kişisel servetiyle Türkiye’nin en zengini Murat Ülker, şirketin merkezini Londra’ya taşıdı geçen yıl; Hemen herkes şaşırdı… Sonra bir baktık; Sabancı Ailesi’nin bazı fertleri de Malta vatandaşı oldu. Bu arada Malta’ya 1 milyar 800 milyon dolarlık Türk yatırımı da yapılmış… Hayırlı olsun…

Giden gidene. Bir sıkıntı var ama adını koyamadım ben…

Bu yıl, patlıcan, soğan, patates, biber, hıyar ve domatesle haşır neşiriz… Aracılar, kabzımallar, hal esnafı ve depoculara ‘hain’ damgası vurma aşamasına kadar geldik. Fiyatları dengelemenin yolunu da bulduk. Lastik tekerlekli ‘Tanzim Satış Araçları…’ Çok şükür kuyruktayız millet olarak… Özlemiştik…

Bu yıl, faturanın ‘besin zinciri’ hiyerarşisine uygun biçimde nasıl pay edileceği kararlaştırılacak… İşaretler; ekonomideki daralmanın işsizlik, gelir erimesi, temel ihtiyaçları kolay kolay karşılayamama olarak somutlaşacağını gösteriyor.

Bu yıl ağır bir fatura var…

2019’da ödenmesi gereken dış borç 173 milyar dolar. Bu para nakit bulunup, yurt dışına verilecek. Bunun da 136 milyar doları özel sektöre ait. Özetle çok para gerekiyor bu yıl…

2017’de dünyada Türkiye gibi ülkelere toplam 262 milyar dolarlık dış kaynak girişi oldu. Bu kaynaktan Türkiye’nin payına 50 milyar dolar düştü. Sonra parayı verenler kârlarını da alıp çıkmaya başladı. İşte ne olduysa oldu parayı verenler bir anda gitmeye başladı, piyasalar dalgalandı… Net sermaye çıkışı; Yabancı sermayenin verdiği parayı, faiziyle birlikte tahsil etmesi anlamına gelir… Mart 2018 itibariyle başlayan kur şokundan itibaren Türkiye ekonomisinden yabancı sermayeye hızla kaynak transferi yaşandı. Bunun sonucunda dış finansmanın büyüttüğü inşaat sektörü başta olmak üzere pek çok sektör tepetaklak oldu. Konkordato ilanları, iflaslar, yatırımların durması hep bundan…

Hükümet, kaynak transferinin şirketlerde yol açtığı tahribatı, toplumsallaştırmak için adımlar attı. Ülker, Doğuş, Telekom’un borç yapılandırması, kamu bankalarının üzerinden mega projeleri alan inşaatçılara kredi sağlanması, ÖTV, KDV muafiyetleri ve indirimleri, ülke içinde de aşağıdan yukarıya kaynak transferi anlamına geliyor. Örneğin asgari ücrette işverenin üzerindeki yükün 900 lirasının devlet tarafından ödenmesi bu anlama geliyor… Nereden geliyor para; ‘İşsizlik Sigortası Fonu’ndan… Aynı şekilde KOBİ’lere SGK primi desteği ile de prim yükünü yine işçinin cebinden karşılıyor.

2018’in ilk dokuz ayında vatandaşın bankalara borcu yüzde 10.2 artarak 500 milyar lirayı geçmişti. Şimdilerde borç daha da arttı. Merkez Bankası’nın raporuna göre, konut kredisi borcu 15 milyar, ihtiyaç kredisi borcu 22 milyar, kredi kartı borcu da 13 milyar lira fazlalaştı… Bankaların tahsil edemeyip paket halinde varlık yönetimi şirketlerine sattığı vatandaşın borçlarındaki artış ise yüzde 23’ü buldu. Devletin Hazinesinin iç borcun bile 507 milyar Türk Lirası…

Toplumun alt kesimlerinden yukarıya ve içeriden dışarıya kaynak transferi, çok can yakıcı sonuçları da beraberinde getirebilir. Yoksullaşma, işsizlik, geçim sıkıntısı arttı…

Gündemi ekonomi olarak algılamayan, halkın geçimiyle dertlenmeyen, söylemlerine dikkat etmeyen kişi, kurum ve kuruluşların kendilerini ‘check’ etme zamanı…

Yumuşak atın çiftesi sert olur.’

Unutulmasın…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir