Büyüme ve beşeri sermaye
Ekonomideki sinyalleri iyi okumak gerekiyor… 2002-2009 arasındaki istikrarlı dönemin asıl mimarı; Dünya Bankası kökenli Kemal Derviş’ti… 2001 ekonomik krizinin ardından aldığı sert kararlarla ülkeyi ayakta tutmayı başarmıştı; Ancak halkın geniş kesimi olumsuz etkilenmişti… İflaslar, icralar, konkordatolar o zaman da yaşanmıştı… Avrupa Birliği (AB), IMF ve Dünya Bankası’ndan desteklerle belimizi göreceli olarak düzeltmiştik… Emekleme döneminin ardından gelen kararlar ise doğrudan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ekibinin eseri olarak görülmelidir.
Türkiye ekonomisi büyümeye devam ediyor. TL’deki sert değer kaybı, finansal koşullardaki sıkılaşma ve iç talepteki yavaşlamanın etkisiyle yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 1.6 büyüyebildik… Son çeyrekteki verileri beklemeye başladık…
Yakından bakacak olursak; Ekonomik büyümenin 2018 yılbaşından bu yana ivme kaybettiğini görmek mümkün. Revize edilen verilere göre ilk çeyrekte yüzde 7.2, ikinci çeyrekte ise yüzde 5.3 büyüdük. Büyümedeki ivme kaybı üçüncü çeyrekte ise daha da belirginleşti ve 1.6’ya kadar geriledi.
Yüksek enflasyon başta olmak üzere bozulan makro dengeler, şirketlerin artan döviz borcu, hükümetten ekonominin dengelenmesi için adım beklentileri, Merkez Bankası’nın para politikasına yönelik soru işaretleri gibi unsurların yanı sıra ABD ile zaman zaman bozulan ilişkiler kaynaklı siyasi riskler, TL’nin bu yıl sert değer kaybetmesine yol açan etkenler oldu…
TÜİK verilerine göre 2017 yılı üçüncü çeyrekte büyüme yüzde 11.5 seviyesindeydi. Sektörel veriler incelendiğinde ise 2017 yılı üçüncü çeyrekte yüzde 18.8 büyüyen inşaat sektörü bu yıl üçüncü çeyrekte yüzde 5.3 daraldı. Satışlar azaldı…
İmalat sanayinde ise bir önceki yıl aynı dönem yüzde 16.8 büyüme yerini bu yıl üçüncü çeyrek için yüzde 0.6 büyümeye, hizmetler sektöründe ise yüzde 21.8 büyüme yerini yüzde 4.5’e büyümeye bıraktı. Her sektörde daralma yaşandı bu yıl…
Size bugün TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’ın yaptığı konuşmadan pasajlar vermek istiyorum. Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu anlamak için her zaman üçüncü bir göz olması gerektiğini düşünenlerdenim…
Bakın neler söylüyor kurt sanayici… “Konkordato ilan eden şirketlere her gün bir yenisi ekleniyor. Moraller bozuluyor. Reel sektör önünü göremiyor. Eğer iflaslar başlarsa durum daha da kötüye gider… Dünyadaki krizlerin tarihi, neredeyse her seferinde krizleri tetikleyen faktörün siyaset kaynaklı olduğunu gösterir.”
Olmayanları sıralıyor aklı erdiğince;
“Ama siyasi olaylar her durumda ekonomik krize yol açmaz. Ekonomik temelleri sağlam, kamu bütçesi ve ödemeler dengesi açık vermeyen, bankacılık sektörü güçlü, denetim ve gözetimin iyi yapıldığı, Merkez Bankası ve diğer düzenleyici ve denetleyici kurumları özerk, kamu ve özel sektörde borçluluk oranları düşük olan ekonomiler krizlere dayanıklıdır.”
Şirketleri irdeliyor;
“Şirketler son 10 senedir kıymetli TL ve bol uluslararası finansmana dayalı bir model içinde idi. Bu şirketler şimdi zor durumda. Geçmişteki bir takım yanlış kararların bedeli ödeniyor. Konkordato ilan eden şirketlere bakmak gerek.”
Esnafın durumu ve işsizlik
“Reel sektör, yüksek enflasyon ve TL’deki dalgalanma nedeniyle önünü göremiyor. Yüksek faiz oranları kredi kullanımını sınırlıyor. İflaslara dikkat. Dalga dalga KOBİ’lere, esnafa ve vatandaşa yayılır. İşsizlik bugünkü seviyelerinin üstüne çıkar. Yüksek işsizlik ve enflasyon halkın satın alma gücünü düşürür. Düşen talep şirketler kesimini daha da zora sokar.”
Reel sektör ve bankalar
“Reel sektör ve bankacılık sektörünün bir sarmal halinde aşağı çekilmesi önlenmeli. Belli bir süre için büyüme hızında sert bir düşüş kaçınılmaz görünüyor. Önemli olan bundan sonra ekonominin sağlıklı bir büyüme patikasına girmesi. Sağlıklı büyüme üretimden geçer. Üretimde yaratılan katma değeri artırmadan istikrarlı bir büyüme sürecine giremeyiz.”
Büyüme bir süreliğine eksiye dahi düşebilir; Ancak üretimden vazgeçmemeliyiz. İhracat kalemleri azalmamalı ve bir kez daha söylüyorum: “İnsanımızı ülkeden kaçacak hale getirmemeliyiz. Beşeri sermaye bir daha bulunmaz…”