Dış ticaretten istihdama, turizmden üretime darboğaz içindeki Türkiye ekonomisine bir de ABD’den aralık ayında faiz artırım sinyali gelince liradaki değer kaybı durdurulamaz noktaya ulaştı. Resmen devalüasyon yaşıyoruz…

Dolar lira karşısında zirvesini 3.4700 ile yaptıktan sonra bugünlerde bir iniyor bir çıkıyor. Ben 3,4080 seviyesine göre hesap yaptım geçenlerde. O gün Avro da lira karşısında 3,60 seviyesini geçmişti… Dün dolar 3.4500 seviyesindeydi…

Hatırlayın kriz çanlarının çalması üzerine hükümet, Ekonomi Koordinasyon Kurulu‘nu topladı. Toplantı kararının ardından dolar bir miktar geri çekilerek 3 lira 38 kuruşta dengelendi. Piyasadan Merkez Bankası’na ‘faiz artır’ baskısı da arttı ve Merkez Bankası da piyasaların sözüne kulak verdi

Dolarda soluksuz süren yükselişin bir süre daha süreceğine inanıyorum. Uluslararası piyasalarda dolar, diğer paralara karşı da değer kazanıyor, TL’nin değer kaybının ise oldukça hızlı ve daha yüksek oranda olduğu bir gerçek.

Yükseliş, piyasa katılımcılarında Türkiye’ye ilişkin pozitif bir beklentinin olmadığını gösteriyor. Yurtdışından sermaye girişinin durduğunu, mevcut yatırımcıların da ülkeyi terk etmeye başladığını gözlemliyoruz. Borsa’dan çıkan para, dolara çevrilerek başka yerlere doğru yol alıyor…

Kurun artması Türkiye ekonomisini özellikle 4 yönden olumsuz etkileyecek:

1- Döviz cinsi borcu olanların borç yükleri hızla arttı. Özel sektörün yaklaşık 210 milyar dolar olan net döviz borcuna iki ay öncesine göre (2.90 ile 3.40 arasında fark) 105 Milyar TL daha borç eklendi. Borcun ödenmesinde sorun yaşanacak.

2- Türkiye üretiminde ağırlıklı olarak ithal girdi kullanan bir ülke. Aynı zamanda enerji ihtiyacının neredeyse tamamını ithal eden bir ülke konumundayız. Kurların artışına bağlı olarak maliyet kaynaklı enflasyonun arttığını göreceğiz.

3- Faizlerin yeniden yükseleceğini göreceğiz. Bu kaçınılmaz. Bu yükseliş konut ve diğer kredilerin de faizini artıracağı için başta emlak piyasası olmak üzere tüm sektörlerde ciddi sıkıntılar yaşanmaya başlayacak.

4- Kurların yükseliyor olması algısı tüm aktörlerin beklentilerini de olumsuz yönde etkileyecek. Bu da özellikle yatırım kararlarını olumsuz etkileyerek ülke ekonomisinin gelecek dönemlere ilişkin büyüme beklentilerini aşağıya çevirecektir.

Kurda yaşanan sert yükselişin ardından gözlerin çevrildiği Merkez Bankası’na ilişkin de söyleyeceklerim var. Merkez’in kullanmak durumunda kalacağı tek aracın faiz olduğunu unutmayalım. MB’nin “Döviz piyasasına rezervlerini kullanarak ‘müdahale’ etme imkânı çok sınırlı, çünkü bankanın ‘net döviz rezervi’ 30 milyar dolar civarındadır ki bu da caydırıcı bir miktar değil. MB yönetiminin işi zor; bir taraftan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faizleri indirin baskısı, diğer taraftan piyasa koşullarının yarattığı “faizleri yükseltin” baskısı. Önümüzdeki dönem faizlerde artış devam edecektir…

Özetle; Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesini Türk Lirası kaldıramadı. Türk lirası ABD seçimlerinin ardından ilk gün yüzde 7,8 değer kaybederek Brezilya Reali ve Güney Afrika Randı’ndan sonra en çok değer kaybeden üçüncü para birimi oldu.

Öte yandan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından açıklanan haftalık menkul kıymet istatistiklerine göre 11 Kasım haftasında yurtdışındaki yerleşiklerin yaptığı net hisse senedi satımı 306 milyon dolar olurken, Devlet İç Borçlanma Senedi net satımı ise 678 milyon dolar olarak gerçekleşti. Böylece Cumhuriyetçi aday Donald Trump’ın ABD başkanı seçildiği haftada Türkiye’

den çıkan para 984 milyon dolarla son 22 ayın en yüksek seviyesine ulaşmış oldu.

Kriz, Başbakan Binali Yıldırım’a göre 1.5 ay kadar devam edecek. 20 Ocak 2017’de işler yoluna girecek.

Ha gayret… Sıkın dişinizi…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir