İpekiş’de bir tarih toprağa gömülüyor
İpekiş Mensucat Türk AŞ… Bursa’nın hatta Türkiye’nin bilinen markalarından biri olarak hep gıpta ile baktığım şirketlerin başında gelir. Kendi sitelerinde bakın ne yazmışlar; “Cumhuriyetin ilanından 2 yıl gibi kısa bir süre sonra Bursa yöresinin ipekböcekçiliği ve koza üretiminin değerlendirilmesi amacıyla Atatürk’ün talimatıyla kurulmuştur. 1 Ekim 1925 tarihinde temellerini Atatürk’ün kendi elleriyle attığı İpekiş fabrikası; Türkiye Cumhuriyeti’nin sanayiye öncülük eden ilk fabrikası olarak bilinmektedir. O dönemde anonim şirket yapısıyla kurulan İpekiş; aynı zamanda Cumhuriyet tarihinin ilk ihracat yapan firmalarındandır.
İpekiş; 1991 yılında Tarman Group bünyesine dahil olarak halen yünlü sanayinde üretim, pazarlama ve satış faaliyetlerine aralıksız devam etmektedir. Yeni yatırımlarıyla; 2012 yılında 22 bin metrekare kapalı alanda kurulan yeni fabrikasında faaliyet göstermeye başlamıştır. Merkez ofis ve pazarlama ofisi İstanbul’un Nişantaşı semtinde yer almaktadır. İtalya’da pazarlama, satış ve desen geliştirmek üzere 2008 yılından beri İpekiş Biella ofisinde çalışmalar devam etmektedir.”
Yaşayan bir marka… Şimdilerde stres azaltan, etrafa koku yayan inovatif kumaşlar da üretiyorlar… Yünlü kumaşları dünyaca ünlü…
19 Ocak 1933 tarihli bir ziyaretçi girişi var ki unutulmaz. Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün el yazısı; “İpekiş fabrikasında gördüklerimden çok sevinç duydum. İmza, Gazi M. Kemal” yazıyor defterde… Tarihe altın harflerle yazılmış bir büyük insanın el yazısı… Temel atılan yerdeki plaket… Onlarca insanın anısı… Adres verirken sık sık kullandığım ‘İpekiş’in orada buluşuruz’ sözleri… Bursa ile özdeşleşmiş bir yapıdan söz ediyorum.
Üretim şu anda ağırlıklı olarak DOSAB’taki tesislerde yapılıyor. Vizyonu; müşteri, kalite, trend ve tasarım odaklı ürünleri ile bir dünya markası olmak… Misyonu; “İnsana ve çevreye saygı”dan ödün vermeden, en yeni teknoloji ve en son trendleri takip ederek, esnek üretim anlayışı ile dünya pazarındaki İPEKİŞ payını yükseltmek ve iç piyasada lider olmak…
Ancak bu kadar güzel bir geleceği hedefleyen İpekiş’de bir şeyler oluyor. Merinos gibi değişime yelken açıyor. Atatürk’ün imzası olan yapı yıkılarak yerine ‘Kür merkezi’ inşa edilmek isteniyor. Bursa’nın sıcak suyundan yararlanacak yerli ve yabancı hastalara şifa dağıtma düşüncesi ağır basıyor.
Bursa tarihine bir balyoz daha iniyor.
Yıllık iki buçuk milyon metrelik üretiminin yüzde doksanı saf yün, geri kalan yüzde onluk üretimi; yün ve tamamen doğal elyaf (kaşmir, pamuk, bambu, ipek ve keten) karışımlı olan fabrikanın ilk binasına balyoz indi geçen gün. Arefe günü!
Mahkemenin iptal ettiği imar planına dayanılarak verilen inşaat ruhsatının iptal edilmemesini bahane ederek, tarihi İpekiş fabrikasında yıkım yapılmaya çalışılıyor. Oysa hukuksuz şekilde düzenlenen yapı ruhsatına açılan dava da devam ediyor. Ama ellerinde ‘yıkım ruhsatı’ var…
Yıkım sahasında gözlem yapan Bursa Barosu Çevre Komisyonu Üyesi Eralp Atabek, Mimarlar Odası Bursa Şubesi Başkanı Can Şimşek ve Bursa Atatürk Stadyumunu Korutma ve Yaşatma Derneği (BASKOD) Başkanı Ali Küçüksarı’nın girişimleriyle yıkım 1 günlüğüne durdurulabildi. İdari bina yerinde kalacakmış. Sadece fabrika yıkılacakmış… Ki; yıkım devam ediyor…
Şimdi hem yer sahipleri hem de Büyükşehir Belediyesi Başkanı ve Meclis üyeleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk özel sektör fabrikasını korumalı. Vali devreye girmeli. ‘Cumhuriyet Aksı’ korunmalı. Geleceğe miras bırakılmalı. Atatürk Stadyumu, Atatürk Spor Salonu, Atatürk Lisesi ve İpekiş…
Kentlerin belleği böyle rant kokan hareketlere terk edilemez, edilmemeli. 50 yıl içinde ne bugünkü yer sahipleri kalacak ne de belediye başkanı ve diğer yetkililer… Oysa Bursa yaşamaya devam edecek. Nefes aldığımız, beyinlere kazınan binalar kentin geleceğinde önemli işlevlerini yerine getirmeye devam edecekler. Milli şuur başka türlü nasıl korunur ki…
Diyorum da kime diyorum, gerçekten tam olarak bilmiyorum…