“Neden oldu, nasıl oldu, kim yaptı?” gibi onlarca soruya yanıt aramaya başladığımızdan bu yana, gerçekleri anlatamaz, gerçeklerden beslenemez olduk. Kimse ‘evine sağ ve salim döneceğinin garantisini veremez artık’

İş ve aş arayanların gündemi değişti uzun süredir… Sadece ve sadece hayatta kalmak ister hale geldik… Nefes almak, ağız dolusu gülmek, tebessüm etmek ya da iki lafın belini kırmak isteyenler tedirgin tedirgin oturuyor banklarda, kafeteryalarda, otobüslerde… BursaRay’da kimsenin ağzını bıçak açmıyor… Birkaç Suriyeli telefonla arapça konuşuyor… Ters ters bakıyoruz ama anlamıyor… Kültür farklı, memleket farklı…

Bir insan üzerine bombayı nasıl bağlar, bir insan aracındaki bombaları patlatmak üzere nasıl yola çıkar… Çantasında el bombası taşıyan kadınlar… Keleş dedikleri tüfeği koltuk altında saklayanlarla aynı topraklar üzerindeyiz.

Kim oldukları hakkında tek bir fikri dahi olmadan karşısındaki insana düşmanlık besleyenler… Gencecik bedenlere kıyanlar, eşi gözlerinin önünde kurşunlananlar, çocukları demokratik eylemlerde öldürülenler, annesinin ya da babasının ölümünü saniye saniye izleyenler… Yüreği dayanmıyor insanın… Hastane hastane gezerek kızını arayan, oğlunu giydiği ayakkabıdan tanıyan anne babalar… Ayakta kalmakta zorlananlar…

Ölümden beslenen ideolojiler, ölümle korkutulan kadınlar, erkekler, çocuk insanlar… Ölümü kutsadıkça daha neler yaşayacağız kim bilir… İçine içine ağlıyor halk. İş çıkışı otobüs durağı, tren istasyonu, dolmuş durağı ya da tren istasyonlarında beklerken hissedilen acılar.

Sevgi yoksunu olmalı yapanlar… Tek düze bir yaşamın savurduğu gençler olmalı terör unsurları. Yalnızlık hissedenler, inandırılanlar, beyni yıkananlar, olmayacak duaya amin diyenler… Gelecek için ‘ilçeye kaymakam olma’ sözü verilenler…

Alıştırıldık… Ölüme, yok edilmeye, yok etmeye… Bir böyyük gazeteci(!) kalkmış “terörle yaşamaya alışmalıyız” dedi… Resmi bir ağız sanki… Neden alışmalıyız… Kime ya da nereye hizmet edeceği meçhul bir söz… Temelde yatan sorunları çözmeden, müdahalelere açık bir Türkiye özleminin dışavurumu sanki…

Ölüyoruz, öldürüyorlar… Hayatın baharında olanlar, sözlüler, nişanlılar, evliler, sevgililer… Çocuğuyla alışverişe çıkanlar, Güvenpark’ta nefes alanlar, şöyle bir turlayalım’ diyenler, işinden çıkanlar, evine ekmek götürmeye çalışanlar… Her yaştan, her ırktan, her mahalleden bir kişi ölüyor artık. PKK başta olmak üzere 10 yasadışı örgüt “Türkiye ortak düşmanımız” açıklaması yaptıktan iki gün sonra başkent Ankara’nın merkezinde bomba yüklü araç patladı. 37 ölü, 19’u ağır olmak üzere 125 yaralı… 10 Ekim 2015’te tren garı önünde bomba 103 ölü… 17 Şubat’ta ise askeri kurumlar ile lojmanların da bulunduğu Merasim Sokak’ta bu kez PKK’lı bir canlı bombanın askeri servis araçlarını hedef alan saldırısında 29 kişi can verdi… Resmi makamlar böyle açıkladılar…

Ankara’da beş ayda üçüncü kez yaşanan bombalı saldırının ardından konuşan İçişleri Bakanı Efkan Ala “Saldırı; seyir halindeki patlayıcı yüklü bir araçla gerçekleşti. Saldırıyla ilgili ayrıntılar soruşturma tamamlanınca açıklanacak” diye konuştu.

Menfur saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilerim.

Uyanık olalım, ayakta kalalım!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir