Terör bitirilmeli
Kürt militanlar… Kürt direnişçiler… Partiya Karkeren Kurdistan(PKK)…
1976 yılında Ankara’da küçük bir grup olarak yola çıkanlar, yıllar içinde ‘dünyanın en tehlikeli terör örgütü’nü kurdular. 1978 yılından itibaren Hilvan-Siverek civarında özellikle Bucak Aşireti ile bazı solcuları ve Kürtleri hedef alan eylemleri, bir kısım Kürt aşiretlerinden destek gördü, kimi aşiretler ise ‘koruculuk sistemi’ içinde ‘devletten yana’ tavır aldı. Örgüt, takip ederek infaz ettiği korucuların ağızlarına para sıkıştırmayı unutmadı!
Liderleri Abdullah Öcalan’ın kuruluş aşamasında yanında olan Kesire Öcalan’ın devletin derin bölümüyle ilişkisi yıllarca tartışıldı ve Kesire şimdi ortalarda görünmüyor…
O dönemde Apocular olarak bilinen ve Siverek’teki Bucak aşiretine karşı silahlı eylemlerde militanların ayaklarına giydiği ayakkabılar nedeniyle “Mekaplılar” diye adlandırılan terörist grup, 17 Kasım 1979’da PKK ismiyle partileştiğini duyurdu.
12 Eylül döneminde açılan davanın iddianamesinde 12 Eylül 1980’e kadar 213’ü sivil 243 kişiyi öldürdüğü belirtilen PKK, bu dönemde yakalanmayan kadrolarını Filistin, Lübnan ve Suriye’ye çekti. Daha sonra Kuzey Irak’ta üslenen PKK, Türkiye’deki ilk büyük eylemini 15 Şubat 1984’de yaptı. Siirt’in Eruh ve Hakkari’nin Şemdinli ilçesini basan teröristler, karakollara ve askeri lojmanlara saldırdılar. Her iki ilçeyi bir süre kontrol altında tutan örgüt militanları, ilçe meydanından ve cami minaresinden bir süre propaganda yaptı ve daha sonra da Kuzey Irak’a döndü. En azından bize anlatılan bilgiler bu aşamada kaldı.
Sadece Eruh’ta 1 askerimizin şehit düştüğü baskınlar, ölü sayısının az olmasına da bakılarak ilk anda çok önemsenmedi, vur-kaç eylemlerinden biri sanıldı. Dönemin başbakanı Turgut Özal’ın “Üç-beş çapulcu” sözü tarihe geçti… PKK sonraki her 15 Ağustos’u önceleri “ilk kurşun günü” sonra da “Diriliş Bayramı” olarak yeni eylemlerle kutlama kararı aldı.
Eruh baskınında ilk şehit Süleyman Aydın’dı. (Geçtiğimiz günlerde şehit olan Bursalı askerimiz Bahadır’ın da soyadı Aydın’dı.) Ağır yaralanan Astsubay Memiş Arıbaş ise olaydan 5 gün sonra şehit oldu. 15 Ağustos 1984 yılında Şemdinli-Eruh baskınını ilk duyuran 18 Ağustos’ta Hürriyet Gazetesi oldu. “Güneyde Operasyon” sürmanşetini kullanan gazete, o tarihte gerçekleştirilen baskına gazetede geniş yer verdi. Sonra binlerce şehit, binlerce ölüm…
Ve önceki gece büyük baskınlardan birini daha yaşadık. Yüksekova, Şemdinli, Kamışlı, Hakkari üçgeninde… Orada Dağlıca Taburu ve tugaylar var. Kamışlı’dan sağa dönünce Şemdinli’ye; sola dönünce Yüksekova’ya gidilen bölge… Cilo dağları 4 bin 300 metre. Sadece Atak helikopterlerin aşabildiği dağlar… Saat 15.30 ilk patlama. Saat 17.30 ikinci patlama… El yapımı 1 tonluk bombalar. Belki C-4… Sis var… Yağmur var… Bilenler bilir Yüksekova’daki ormanlar bol yağmur çeker… Canlı kalkan olan 400 kişinin Yüksekova’da mahkemesi var. 30’u tutuklanıyor, 370 kişinin evlerine dönmesi gerekiyor. Asker tedbir alıyor, yoldaşlık yapılıyor orada. İşte bombalar bu esnada patlıyor. Verilen bilgiye göre 60 araçlık konvoy yapılıyor. İlk defa bu kadar çok araçla çıkıyor asker… O nedenle çok sayıda şehit var.
İran haber ajansı 33 asker diyor. Reuters 31 askerin öldüğünü bildiriyor. Genelkurmay şehit sayısını dün saat 17.00’de 16 olarak açıkladı. 6 asker de yaralı…
Ve garip olan o bölgeye giden yollarda bombalama sonucu köprüler havaya uçmuş durumda. Özel Harekat Polisleri ve askeri unsurlar, iğneyle kuyu kazar gibi yavaş ve dikkatli ilerlemek zorunda… 2013’te çıkan yasayla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölgede operasyona katılmaları yasak! Oysa; patlama bölgesine 18 kilometre ötede Kara Kuvvetleri’nin askerleri var. Ama çakılı kalmak zorundalar! Anlayacağınız PKK ile polis mücadele ediyor… Asker sadece sorumlu olduğu bölgede tur atıyor, göz korkutuyor…
PKK, son bombalamalarda ciddi kayıplar yaşadı ve ‘ben buradayım’ demek zorundaydı… Saldırıda Erzurum doğumlu ancak Bursa’da ikamet eden Kurmay Yarbay İlker Çelikcan’ı da şehit verdik. (Allah rahmet eylesin, ışıklar içinde uyusun.)
Artık yeter! Barış içinde bir Türkiye istiyoruz!