Türkiye’de şirketlerin üçüncü nesilde eridiğini, hatta tarihe geçtiğini artık hepimiz biliyoruz. Dün ve önceki gün sizlerle Bursa Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (BSMMMO), Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB), İznik Belediyesi ve İznik Ticaret ve Sanayi Odası işbirliğiyle gerçekleştirdiği, “1. Kurumsal Yönetim ve İç Kontrol Sempozyumu’ hakkında izlenimlerimi paylaştım. Aralarında Bursa’dan İskender’in (Kebap) bulunduğu Türkiye’nin en eski şirketlerinin kurumsallaşma hikayeleri yerine bugün “kurumsal yönetim ve iç denetim” hakkında anlatılanları paylaşmak istiyorum.

İznik’te toplanan 50 ilden 250, Bursa’dan da 150 muhasebeci ve mali müşavir, Türkiye’nin temel direkleri olan şirketlerdeki yönetim anlayışı ile yönetişim konusunda atılan adımları uzmanların ağzından dinleme fırsatı yakaladı.

Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aylin Poroy Arsoy,Aile şirketlerinde kurumsal yönetim, iç kontrol ve aile anayasası” başlıklı sunumunda oldukça başarılıydı. Sayın Arsoy’un verdiği bilgilere göre; kurumsal yönetimin ortaya çıkışı 1776 yılına kadar gidiyor. Bir şirketin sahipleri ile yöneticileri arasındaki denge, o şirketin kurumsallaşmasını beraberinde getiriyor. Eğer doğru orantı kurulabilirse; şirket çok olağanüstü olaylar yaşanmadığı takdirde uzun yıllar ayakta kalabiliyor…

Kurumsal yönetim-yönetişimin benimsenme derecesi, bir ülkenin politik, ekonomik, kültürel ve sosyal altyapısıyla doğrudan bağlantılı. Cadbury Raporu’nda kurumsal yönetim için “şirketleri yöneten ve kontrol eden bir sistem” tanımı yapılıyor. Öyleyse bir şirkette hem yönetim şekli ve kişilerin seçilmesi hem de kontrol mekanizmalarının kurulması ile ilgili adımların atılması gerekiyor. Cadbury’e göre; şirketlerin yönetim ve kontrolünden üst düzey organ olan yönetim kurulları sorumludur. Pay sahiplerinin yönetimdeki görevi, yönetici ve denetçileri görevlendirmek ve uygun yönetim modelini kurmaktır.

Yönetim kurulunun sorumlulukları; şirketin stratejik hedeflerinin belirlenmesi, bunların uygulanmaya konulmasında liderlik etmek, işletme yönetimini denetlemek ve bunu pay sahiplerine rapor etmektir.

Kurumsal yönetim, şirketlerin zamanında, doğru ve eksiksiz şekilde amaç ve hedeflerinin saptandığı ve bunlara erişebilmek için performansı izleme araçlarının belirlendiği yapıyı ortaya koyar… Kurumsal yönetimde üst yöneticiler sistemi çalıştırmakla yükümlüdür. Yönetim Kurulu ise şirketin doğru yönde ve başarılı olarak yönetilmesini sağlamakla uğraş verir…

Verilen bilgiye göre kurumsal yönetim, 4 temel ilke üzerine kurulur;

1-Adillik (eşitlik): Tüm faaliyetlerde pay ve menfaat sahiplerine eşit davranılması,

2-Hesap verebilirlik: Yönetim kurulu üyelerinin pay sahiplerine hesap verme zorunluluğu,

3-Şeffaflık: Ticari sır dışında şirket ile ilgili bilgilerin zamanında, doğru ve eksiksiz şekilde kamuya duyurulması, (hisseleri borsada işlem görenler için çok daha önemli)

4-Sorumluluk: şirket yönetiminin tüm faaliyetlerinin mevzuata, esas sözleşmeye ve şirket içi düzenlemelere uygun olması ve bunun denetlenmesi…

Türkiye’de ‘aile şirketleri’nin sayısı, tüm şirketlerin yüzde 98’ini oluşturuyor. O nedenle aile içindeki “ittifak”, kurumsal yönetimin önündeki en büyük engellerden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Babanın kurucu olduğu şirketlerde anne, oğullar, kızlar ve damatların devreye girmesi için “büyülenme etkisi” altında olan bireylerin kurumsal yapıya “evet” demeleri zorlaşıyor.

Büyülenme etkisi; Aile üyelerinin şirket üzerindeki etkileri ve şahsi amaçlarına göre şirket varlıklarının kullanılması olarak anlatılabilir…  Bu sorumsuz harcamalardan vazgeçmek istemeyen aile bireyleri kurumsal yönetişim konusunda adım atmaktan çekiniyor.

Bu nedenle AİLE ANAYASASI konusunda sıkı bir çalışma yapılması gerekiyor. Şirket sahibi ailenin vizyonunu ve önemli aile değerlerini içeren bir yazılı belgedir anayasa… Anayasada, aile bireylerinin çalışması, kurumsal kontrole izin veren bir sahiplik yapısının oluşturulması ve şirkette aile üyesi olmayan yetkin yöneticilerin istihdamı gibi unsurlar da yer alır…

AİLE OFİSİ de ailenin periyotlar halinde toplanarak konuşmasını sağlayan, şirket içinde bir yer olarak algılanmalıdır. Burada yemek yenebilir, konuşmalar daha samimi dozda devam edecektir.

İş dünyasının sırdaşları olan muhasebeci ve mali müşavirler, her yönetim kurulunda bağımsız üye olarak yer alabilirler. Bence en uygun olan yol da budur… 

Şirketlerimizin daha uzun ömürlü olması dileğimle…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir