Otomotiv işçisi yıkıcı değildir
Günde bin 200 otomobilin üretildiği TOFAŞ ile bin-bin 100 otomobilin üretildiği Oyak Renault fabrikası başta olmak üzere Mako, Coşkunöz, Delphi ve diğer yan sanayi kuruluşlarında başlayan “iş bırakma” eyleminde 5’inci gün de geride kaldı.
Dostlar, sıcak günler geliyor. Türkiye bir yandan yaklaşan 7 Haziran milletvekili genel seçimi nedeniyle siyasette gerilim dolu günlerden geçerken, diğer yandan da ekonominin motoru konumundaki otomotiv sektöründeki ‘grevlerle’ sarsılıyor. Yıllık 22 milyar dolarlık ihracatla bir anlamda Türkiye’yi sırtlayan otomotiv sektörünün merkezi konumundaki Bursa’da, otomotiv işçisinin ‘ücret zammı’ talebiyle başlattıkları iş bırakma eylemi giderek büyüyor. Aldığım bilgilere göre; dün itibarıyla 15 bin 600 işçi greve katılmış durumda. Diğer işyerlerinde de sıkıntılar var…
Anladığım kadarıyla ‘işçi, hem işvereni hem de sendika yönetimini aynı işe farklı ücret politikası uygulamakla suçluyor.’
Otomotiv şirketleri ise sektörde bir günlük üretim kaybının ekonomide 175 milyon TL’lik zarara yol açtığını öne sürüyor. Yaklaşık 1 milyar liralık (eski deyimle 1 katrilyon lira) zarar söz konusu… Otomotivdeki üretim kaybının yılda 3,5 milyar dolarla en fazla ihracat yapılan Almanya pazarını da yakından ilgilendirdiği gün gibi ortada.
Sanki ‘Gezi ruhu’ yeniden ortaya çıktı. İşçi sendikasız bir şekilde bu büyüklükte bir eyleme uzun yıllardır cesaret edememişti. Çok ama çok dikkat çekici… Hem işverenin hem de sendikanın işçinin bu mesajını iyi okuması gerekiyor.
Evlerden, sivil toplum kuruluşlarından, partilerden, CHP’li belediyelerden gelen yardımlar da işe yarıyor sanırım. Apartmanımda oturan ve bir yan sanayi kuruluşunda çalışan işçi arkadaşımla arada sırada konuşurduk. Gece mesailerinden ve vardiyasından dert yanıyordu. Geçinmekte zorlandıklarını dile getiriyordu. Önceki akşam fabrikaya doğru giden babasını gördüm. Elinde poşet vardı ve oğluna giyecek-yiyecek götürüyordu… Dayanışmada rekor kıran bir ülkenin bireylerinin, oğullarını, kızlarını, damatlarını ve gelinlerini yalnız bırakmayacağı ortada…
TOFAŞ’tan, Kamuoyunu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yapılan yazılı açıklamayı biliyorsunuz. ‘Sorunlar çözülene kadar üretime ara verildi’ denmişti… Türkiye’nin otomotiv merkezinde iki büyük üretici TOFAŞ ve Renault’da bantlar durmuş vaziyette. İşçi, öncelikle Türk Metal Sendikası’nın fabrikalardan çıkarılmasını ve ücret dengesizliğinin giderilmesini talep ediyor.
İşçi, sendikanın aynı iş için farklı işverenle farklı pazarlık yaptığını belirterek, ücretlerin düzeltilmesini istiyor. İşçilerin eylemine destek vermeyen Türk Metal Sendikası Başkanı Pevrul Kavlak ise yaptığı açıklamada, işçilere eyleme son verme çağrısını yineliyor. Eylemin devam etmesi halinde işverenin ‘tazminatsız işten atma hakkı’nın doğduğu uyarısı, işçiyi daha da geriyor…
Türkiye’de otomotiv ana sanayisinde 50 bin, tedarik sanayisinde 250 bin çalışan bulunuyor. Bağlı iş kolları da düşünüldüğünde yaklaşık 1 milyon kişi geçimini otomotiv sanayisinden sağlıyor.
Bu arada MESS’den yapılan açıklamada, işçilerin eylemi “yasadışı” olarak tanımlandı. Açıklamada, “Üretimin durmasıyla birlikte otomotiv sektörünün ilişkide olduğu diğer sanayi ve sektörlerdeki zararın ülke ekonomisine daha da fazla yük getireceği açıktır” denilerek işçilerin greve son vermesi istendi.
Grevin başladığı Oyak Renault, Batı Avrupa dışında en yüksek kapasiteye sahip endüstriyel tesis olarak stratejik öneme sahip. Marka, ayrıca Türkiye’de en yüksek pazar payına sahip ilk üç otomobil markasından biri durumunda…
Hem sendika hem de işveren masaya oturup hesap kitap yapmalı. 3 yıllık anlaşma yerine sözleşmeler 18 aylık hale dönüştürülmeli ve sosyal haklarda iyileştirmeler yapılmalı. Saat ücreti, ulaşım, yemek, kreş, tatil, otomobil alımında kolaylıklar, çocukların eğitimine destek, moral geceleri, moral gezileri, giyecek ve yiyecek yardımı, robota dönüşen işçiye stres yönetimi uzmanları, sosyolog ve psikolog istihdamı, dini ve resmi bayramlarda izin gibi konular yeniden ele alınmalı.
İşçi asla yıkıcı değildir, sadece insan gibi yaşamak istemektedir.
Bu böyle biline…
