Bütün mesele O’nu unutturmak!
Düşük yoğunluklu kutlama programları, ‘bayrak’ şiirini kitaplardan kaldırma, heykellerini ya da büstlerini yakma, yıkma, parçalama… ‘Ulu Önder’ veya ‘Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ yerine sadece ‘Gazi Mustafa Kemal’i öylesine, mahalle bakkalı Ahmet Efendi’den söz eder gibi eveleme geveleme de hep bundan…
Çelenk törenlerinin halktan kaçırılırcasına yapılması da zafer taklarının yıkılması da hep bundan… Ziraat Bankası başta olmak üzere diğer kamu kurum ve kuruluşlarındaki ‘Türkiye Cumhuriyeti’ ibaresinin kısaltması olan ‘TC’ ibaresinin kaldırılması da hep bundan.
‘Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’ adının yazılı metinlerde ‘AKKM’ olarak yazılması da hep bundan… Atatürk stadyumlarının yıkılması da Atatürk Spor Salonlarının, Atatürk Lisesi’nin ortadan kaldırılma çabaları da hep bundan…
Bursa’daki bir okulda “İstiklal Marşı’nı okuyamazsınız” diye feveran eden okul müdürü kardeşimiz de Ziya Gökalp’in Diyarbakır’daki müze-evini yakanlar da aynı amaca hizmet ediyor olmalı…
İngilizlerin, Fransızların, Almanların, Amerikalıların, İtalyanların, Japonların, İspanyolların, Rusların, Çinlilerin, Hintlilerin, Avustralyalıların, Bulgarların, Yunanların, Ermenilerin, Rumların, Meksikalıların, Arapların, Arnavutların, Sırpların ve ulus olma bilincine sahip her insan topluluğunun kahramanları ve kurucu başkanları var. Türklerin olmasın mı bre gafiller, bre zındıklar, bre kendini bilmez bedhahlar…
Erkeklerini I. Dünya Savaşı’nda kaybetmiş bir halkın ayağa kaldırılmasında temel görev üstlenmiş bir insandan neden bu kadar çekiniyorsunuz???
Üzerinize çullanmış batılı güçlerle dişe diş savaşmış, ülkeyi çağdaş normlarda saygın bir yere taşımış bir liderden neden bu kadar nefretle bahsediyorsunuz???
Yiyecek ekmeği bulurken bile zorlanan bir halkın gönlünde bağımsızlık ateşi yakmış, kızıyla kızanıyla ölüme meydan okumalarını sağlamış, onların başını dik tutmuş bir kurtarıcıdan neden düşmanınız gibi söz ediyorsunuz???
“İlim Çin’de bile olsa alınız” sözünü şiar edinmiş bir nesil yaratmaya çalışmış, insana gereken ne varsa bu ülkede olması için fabrikalar kurulmasına önayak olmuş, tarımda makineleşmenin önünü açmış, doktor ve mühendis sayısını artırmak için gençlerini yurtdışına göndermiş, sanatın her alanında okullar açılmasını istemiş, kadınına değer vermiş, erkeğini gururlandırmış bir insandan ne istiyorsunuz???
“Bu ülkeyi birlikte kuran insanlara Türk denir” sözüyle tüm etnik kimlikleri ortak paydada buluşturmuş, onların her konuda devletin yanında olmalarını sağlamış, okuduğu 3 bin kitaptan soğurduğu düşüncelerini halka anlatmış, onları dinlemiş, gerektiğinde sert kararlar almış, medeni kanun ve ceza hukuku konusunda dev adımlar atmış, zeki gençlerini tespit etmiş, dünyanın saygınlığını kazanmış, üçgen, dörtgen, daire gibi matematik terimlerini bulmuş bir liderden neden bu kadar uzaklaştınız???
Bugün 19 Mayıs 2015…
Bugün Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Ulusal Kurtuluş Savaşı’na giden süreci başlattığı tarih.
Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında Anadolu’nun durumu çok kötüydü. Uzun savaşlardan çıkmış halk, yorgun, bezgin ve moralsizdi. Osmanlı İmparatorluğu, İtilaf Devletlerinin esiri olmuş, İstanbul işgal edilmişdi. Sultan Vahdeddin ise çaresiz ve zavallı bir durumdaydı.
Gayesiz ve uzayıp giden savaşlardan bıkmış, halk bir savaşı daha göze alamıyordu. Ancak Anadolu yer yer işgalci devletler tarafından işgal edilmeye başlayınca her yöre bulunduğu yerde canını, malını, namusunu savunmaya başladı. Böylece Kuvva-yı Milliye ortaya çıktı.
Mustafa Kemal, Kuvva-yı Milliye birliklerini organize ederek düzenli bir ordu kurabilmişti. Böylece Anadolu insanı, bu kez öz toprakları için milli ve dini değerleri için Milli Mücadele’yi başlattı. Mustafa Kemal’in önderliğindeki Türk halkı bütün dünyaya bir kez daha Türk istiklalini ve Türk mevcudiyetini ilan etti.
Unutmayacağız!