Altınceylan Gazella Balo Salonu’nda geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen BUSİAD Çekirge Toplantısı’nda konuşan BUSİAD Başkanı Günal Baylan, Merkez Bankası Beklenti Anketi’ne işaret ederek ekonomiye yönelik beklentilerde bozulma riski görüldüğünü hatırlattı. Bu yılın başında petrol fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle biraz olsun gerileyen enflasyonun yeniden artışa geçtiğini belirten Baylan, son dönemde hem Türkiye’de hem de küresel arenada yaşanan jeopolitik gelişmeler nedeniyle doların Türk Lirası karşısında büyük oranda değer kazandığını kaydetti. Baylan, kur hareketlerinin ihracata pozitif yansıması gereken bir zamanda, dünya ticaretinde de gözle görülür bir gerileme gözlemlendiğine değinerek, “Euro’nun Amerikan Doları karşısındaki değer kaybından dolayı ihracat rakamlarımız olumsuz etkileniyor. Büyümenin bir önceki yıla göre hız kaybetmesi, bu yılın ilk istihdam rakamlarına olumsuz yansıdı. 2015 yılı Ocak ayında işsiz sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre 424 bin kişi arttı. Merkezi Yönetim Bütçesi, Mart ayında 6,8 milyar lira açık verdi. İlk çeyrekte bütçe açığının geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık 3 kat artarak 5,4 milyar liraya yükseldiği görülüyor. İş dünyası olarak, makroekonomik istikrar ve büyümeye ilişkin beklentilerimiz bu tablolar ışığında bizleri mutlu etmiyor” diye konuştu.

BUSİAD Başkanı Baylan, büyümenin sürdürülebilir olması için kaynak tahsisini etkin kılacak yatırımlara, ekonominin şoklara karşı yapısal dayanıklılığının artırılması için de doğru tasarlanmış sektörel politikalara ihtiyaç olduğunun altını çizerek, “İhracata dayalı büyümenin, konjonktürün gereği olarak değil, bilinçli politika tercihleri ile yapılmasını ve sektörlerin rekabetçiliğini artırmak, yenilik ve yaratıcılık kapasitelerini güçlendirmek gerekliliğinin seçim gündemi olarak değil, tüm zamanlara yayılan ülke politikası olarak tasarlanmasını arzuluyoruz” sözleriyle de iktidara ve iktidar hedefleyen partilere gönderme yaptı.

Baylan, ülkelerin sahip oldukları demokrasi düzeyi ile büyüme ve iktisat politikaları arasında yakın bir ilişki olduğunu dile getirerek, evrensel demokrasi standartlarına sahip olmanın önemine vurgu yaptı. Demokrasinin sadece seçim dönemlerinde hatırlanacak ve sadece sandığın belirlediği bir olgu olmaması gerektiğinin altını çizen Baylan, “Demokrasi, tüm kurumların hukuka uygun hareket ettiği, özel mülkiyet haklarının genişlediği, kuralların toplumsal olarak içselleştirildiği bir yapıyı ifade ediyor. Öyle ki bu yapıda, özel ve kamusal aktörlerin davranışları belirli fren-denge mekanizmaları üzerinden gerçekleşiyor” dedi.

HDP VE BARAJ

Dünkü yazımın tamamını Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi ve İstanbul Politika Merkezi (İPM) Direktörü Profesör Doktor E. Fuat Keyman’a ayırmıştım. Keyman, özetle HDP ile ilgili ve egemen parti odaklı bir konuşmaya imza attı. Devamla şunları söyledi; “AKP, 2002’den bu yana girdiği tüm seçimleri kazandı. Bu gerçekten hareketle 7 Haziran’daki seçimi de kazanmak ve başkanlık sistemini getirmek istiyorlar. Son seçimlerin Türkiye’de demokrasiden çok egemen parti yarattığı ortada. Yine bu gerçekten hareketle AKP’nin önümüzdeki seçimde yüzde 43-44 seviyelerinde, CHP’nin yüzde 26-28 seviyelerinde MHP’nin de yüzde 16-18 seviyelerinde oy alacağını düşünüyorum. HDP’nin barajı geçip geçemeyeceğine göre iki sonuç çıkabilir. HDP de barajı geçerse 4 partili bir parlamentoya tanık oluruz. Böylesi bir tablonun siyasi istikrarı daha çok arttıracağı beklentisi var. Ancak demokrasimiz daha mı ileri gider? Hayır. HDP’nin barajın altında kalması durumunda ise 8 Haziran sabahında belirsizliklerin yüksek olduğu bir Türkiye’ye uyanabiliriz.

Ben sayın Keyman’a katılmıyorum. Çünkü Türk ve Kürt halkının kaderlerinin ortak olduğunu bilmiyor ya da özellikle böyle konuşuyor. “8 Haziran’da ortalık çok karışacak” tezleri de korku yayarak “istikrar” arayışlarına adres gösteriyor. HDP de bu ülkenin bir partisi ve gelecek konusunda proje üretiyor.

Seçimlerde halk kazanacak…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir