İnsanların beslenmesinde temel gıdaların değeri tartışılmaz. Et, süt, yumurta, sebzeler, meyveler, sütten elde edilen yoğurt, peynir evlerin vazgeçilmezleri arasındadır. Daha 10-15 yıl öncesine kadar tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeten ülkeler arasında gösterilen Türkiye, son yıllarda Yunanistan’dan ot ve saman ithal eder hale nasıl geldi anlamak da zorlanıyorum… Pirinç, mercimek ve kuru fasulye ile mısır ithalatı da cabası!

Önceki gün, Karacabey kökenli bir firma olan Fimaks’ın Mustafakemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki yeni fabrikasına, BPR organizasyonuyla gerçekleştirilen basın gezisine katıldım.

Güleryüzlü iki genç insan karşıladı hepimizi. Akın ve Güven Çetin kardeşlerin (diğer kardeş Atalay Çetin işinin yoğunluğu nedeniyle aramızda değildi) ellerinde büyüyen bir firmada olmak, bana gurur verdi.

Baba Fethi Çetin, Eskişehir doğumlu bir girişimci olarak başladığı iş yaşamında oğullarına çok güzel bir miras bırakmış. Halen sağ olan babanın verdiği disiplin, hemen anlaşılıyor. Tertemiz salonlar, eğitimli çalışanlar, demli çaylar… Akın bey, filmlerde başrol oynayacak kadar yakışıklı. Güven bey de her haliyle beyefendi bir kişilik sergiliyor. Akın bey, firmanın üretim ve iç pazarda satışlarla ilgili. Güven bey ise daha çok sayıları 85’i bulan dış pazarlarda tutunmak için çaba harcıyor.

1988 yılında ürettikleri ilk slaj makinesi Türkiye’de çığır açmış. Başladıkları noktadan geldikleri 30 bin metrekarelik bu yeni fabrikada üretim tüm hızıyla devam ediyor. Kendinden motorlu makineler, slaj makineleri, balya makineleri, hayvan atıklarını bertaraf eden ve gübre haline getiren makineler hemen dikkati çekiyor. Makineler küçük ve büyükbaş hayvanların beslenmesi ve diğer işlemler için üretiliyor. Hani başta da yazdım ya; temel gıdalardan biri olan et ve süt için gereken hayvansal gıdaların elde edildiği hayvanları besleyen her ne varsa Fimaks o alana odaklanmış durumda.

Tarım arazilerinin veraset yoluyla giderek küçülmesi gibi sorunlara da değindi Akın bey. Endüstriyel tarım yapılabilmesi için ölçek ekonomisine dikkat edilmesi gerektiği gün gibi ortada. Bursa gibi yılda zaman zaman 3 ürün alınan ovaların korunması, gelecek nesiller için çok önemli. Karasabandan traktöre doğru evrilen tarım üretimi aynı zamanda hayvancılık açısından da işlevi olan bir alan. Verim artışı için genetik alanında yapılan çalışmaları bir yana bırakırsak hayvancılıkta da gelişmeleri yakından takip eden firma sahipleri, çiftçinin elde ettiği her ürünün pazarlanmasına kadar geçen tüm süreci ezbere biliyorlar. İhtiyaç hasıl olduğunda Ar-Ge birimlerinde makine geliştirme çalışmalarına da girişiyorlar.

Günümüzde tarımsal verimliliği yüksek olan ülkelerin büyük bir bölümünde endüstriyel tarım ve hayvancılık yapıldığı bir gerçek. Endüstriyel tarım ile Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO)’ların birbirinden ayrılması gerekiyor. Bol kimyasal ilaç ve gübre kullanımına karşı olduğumu buradan belirtmeliyim. Milyonlarca yıldan bu yana doğal beslenme kalıpları içinde yaşayan insanlar son 50 yılda maalesef genetik alanındaki gelişmeler nedeniyle hücrelerimizin kabul etmediği yiyeceklerle tanıştı. Fast Food kültürü de bu işin tetikleyicilerinden biri!

Bizler önceki gün, endüstriyel tarım ve hayvancılığın, teknolojinin tüm imkânlarını kullanarak, birim alan ve canlı başına en yüksek verimi almak ve maliyetleri düşürmek olduğunu öğrendik. Akın ve Güven Çetin kardeşler, anlatımlarıyla ve sorulara verdikleri yanıtlarla güven verdiler. Yüzde 100 Türk sermayeli kuruluşlarında çalışanlarla konuştum. Hepsi durumlarından memnundu. 50’si beyaz yakalı olmak üzere 225 insanı istihdam eden kardeşler, yılda ürettikleri 3 bin adet makinenin yüzde 35’ini ihraç etme başarının da sahipleri.

Mühendis yerine teknik öğretmenlerle çalışmanın yararına inanıyorlar. Böylece lise mezunu genç bir işçinin eğitilmesi de daha kolay oluyormuş… Fena fikir değil…

Ürettikleri ot biçmeden, balyalamaya, yem karmadan gübrelemeye kadar olan tüm makineler, Fimaks markasıyla hem iç hem de dış pazarlarda beğeniliyor. Fabrika içinde robot teknolojisinden, lazer kesme makinesine kadar olan tüm otomasyon işleri halledilmiş durumda. 1.5 yılda tamamlanan boya ünitesi bile başlı başına bir başarı öyküsü…

Akın, Atalay ve Güven Çetin kardeşler, yolunuz açık olsun. Sizleri tanımak güzeldi. Her zaman yanınızda olacağım…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir