Özgecan’ın babası Mehmet Aslan bir bilge sakinliğinde. Ağır ağır ve derin bir yerden konuşuyor. Acısını içine gömmüş, yalnız kaldığında ağlıyor besbelli. Üzüntüsüne yenilmiyor. “Vahim olayı yapan insanlara eziyet edilmesin. Allah onların analarına babalarına yardım etsin” diyebiliyor.

Bal eylemiş acısını baba.

Devam ediyor; “Birinin beni bu kabustan uyandırmasını istedim. Siz hiç mucize gördünüz mü? Şu an bir mucize gerçekleşiyor. Olayın tüm Türkiye’ye mal olmasının bir hikmeti var” sözleri herkesin yüreğini sızlatıyor.

Türkiye’nin lanetlediği olay sonrasında ilk kez konuşan Özgecan’ın kardeşi Beste Aslan, “Ben inanamıyorum hala, yanımda sanki. İkimiz tek kişiydik. Türk halkına yalvarıyorum ne olur biraz bilinçlensinler. Okulda insanlık ve sevgi dersi verilsin” diye konuşuyor.

İnsanlık ve sevgi dersi… Not edin bir yere…

Zorlukla konuşan acılı anne Songül Aslan, hukuk sistemine göndermede bulunuyor; “Hak ettikleri cezaları alacaklar. Onlar insan değil, cani” sözleriyle…

Baba Mehmet Aslan’ın şu sözleri ise ekran başındakileri gözyaşlarına boğuyor; “Masallarla büyüdük. Bir varmış, bir yokmuş. Bir Özge varmış, bir Özge yokmuş. Sevgi geldi saygı geldi cihana, biz yarattık dediler. Bizler sevmesini saymasını öğretmeye geldik cihana.

Sevmeyi de saymayı da öğrenmeden, içselleştirmeden akıp giden zaman… İçinde insanın olmadığı yaşamlar… El bebek gül bebek büyütülen çocuklardık hepimiz. Ne ara cani olduk, neden kendine yapılmasını istemediğin davranışı karşıdakine yaparsın ey insan.

Kendimize soracağımız çok soru var. Yüzleşmemiz gerek kırık noktalarımızla. Şiddeti, aldığımız eğitim sistemi, sokak ya da aile tetikliyor olabilir. Müdahale edilecek yerleri bilim insanları tespit edecek ve üzerine gidilecek, başka yolu yok.

Şu kısacık hayatta sana sevgi veren, sana bir şey olmasın diye üzerine titreyen, gece her ağladığında başında bekleyen, karnını önce sütüyle sonra da yemeklerle doyuran, ayağına taş takılmasın diye tüm yolu süpüren, temiz bir yaşam için gecesini gündüzüne katan kadınları ne ara ikinci sınıf görmeye başladın ey insan…

Omuzunu özleyen, bir bakışınla, bir sözünle karşında eriyen ve kalbine yerleşen kadınları neden baskı ve şiddetle baskı altına aldığımızı düşünme zamanı. Yaşamın başlangıcından habersiz insan, ölüm denildiğinde iradesini kullanamaz hale mi dönüşüyor. Beyinlerimiz format mı istiyor yoksa…

Fabrika ayarlarına dönmek, mümkün olsa keşke. Geldiği o sevgi denizini bir kez daha keşfe çıksa insan. Doğasına uygun yaşamayı öğrense, canlı olduğunu, canlılara yakın durması gerektiğini bilse, saygılı olsa her şeye, dursa düşünse sorunun yarısından çoğunu çözmüş olacağız.

Çözümlerin bilindiği halde uygulanmadığı ve bu yüzden Özgecan’ın kurtulamadığına vurgu yapılan eylemlere bakıyorum da söylenenler doğru ama yetmez ki. Sistem bana, sana, ona aynı yerden bakmıyor. Yukarıda olanların aşağıdakilerle bağ kurma çabası yok. Anlamak için adım atmıyor. Sadece gösteriyor.

Türk halkı, kadınıyla, erkeğiyle yan yana olmayı biliyor ama izin verilmiyor. Kadına ya da erkeğe ayrımcı bakışlar bitmediği sürece yaşananlar asla sona ermeyecek.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir