Uyursanız eğer uyanamazsınız
İşyerlerindeki, bakanlıklardaki, din hizmetlerindeki, bankalardaki ya da siyasi partilerdeki yanlış yapılanmalar, iş yapma biçimleri; müşterileri ya da o kurumdan hizmet alanları çileden çıkarır.
“Şu koridorun sonundan sola dönün orada Fethullah beye imzalattıktan sonra üst kattaki Sıbgatullah beye damgalatın sonra bana gelin. Alt katta sağda ikinci odadaki Emrullah beyden sıra numarası alacaksınız. Çıkışta da Sadullah beyden kağıtlarınızı alabilirsiniz” sözlerini çok duyduk.
Hatta burnumdan ameliyat olacağım gün “bir imza eksik. Başhekim yardımcımıza imzalatmanız gerek” sözü üzerine o ana kadar yapılan tüm tetkikleri, raporları, işyerinden aldığım kağıtları, röntgenimi, kan tahlili sonuçlarımı yırtarak yere, hırsla fırlattığımı da hatırlıyorum.
Türkiye’de mevzuat hazretleri gerçek anlamda ömür törpüsü. Bir yerde yanlış var ama halen tam olarak bulamadım. Gelin şimdi bizi ve Japonları anlatan kıssadan hisseyi birlikte okuyalım…
“Türk ve Japon şirketleri arasında bir kürek yarışı düzenlenmesine karar verildi. Japonların takımında 8 kişi kürek çekiyor, 1 kişi dümencilik yapıyordu.
Türk takımında ise 2 kişi kürek çekiyor, 3 kişi şeflik, 3 kişi müdürlük yapıyor, 1 kişi de dümeni kullanıyordu.
Her iki takım da, performanslarını en üst düzeyine varabilmek için uzun ve zorlu bir hazırlık döneminden geçti. Büyük gün geldi ve iki takım da, kendini hazır hissediyordu. Japonlar yarışı bir kilometre farkla kazandılar. Yarış sonrası Türk takımı çok sarsılmıştı.
Türk şirket yönetimi yarışın açık farkla kaybedilmesinin nedeninin bulunmasına karar verdi. Yapılan araştırmalar, analizler ve uzun çalışmalar sonucu düzenlenen raporlara göre hata bulundu ve çözüm önerisi getirildi. Çözüm olarak yönetimdeki düzeni ve koordinasyonu güçlendirmek için 1 genel müdür atandı ve sandaldaki ağırlığı dengelemek için kürekçi sayısı da 1’e indirildi.
Japonlara yeni bir yarış teklif etme kararı alındı. 9 kişilik Türk takımı Japonlarla bir yarış yapmak üzere yeniden yapılandı.
Japonların takımında, 8 kişi kürek çekiyor, 1 kişi dümencilik yapıyordu. Türk Takımında ise yeni yapılanma şekli şöyleydi: 1 Genel Müdür, 3 Müdür, 3 Dümen Şefi, 1 Dümenci, 1 Kürekçi. İkinci yarışı Japonlar iki kilometre arayla kazandılar.
Tepesi atan Türk şirketi yönetim kurulu hemen harekete geçti. Yarışın kaybedilmesinden sorumlu tutulan kürekçi kovuldu, müdürlere ve diğer personele sorunun çözümüne olan katkılarından dolayı ikramiye verildi.”
Hikaye böyle.
Akıl ve bilime değer verilmeden, sadece günü kurtarmak için alınan kararların, uygulamaların sonucudur Türkiye. Kendi çocuklarına bıraktıkları mirasın ağırlığını düşünmeden atılan adımların birbirine karıştığı ve tökezlenenlerin çok olduğu ülkedir Türkiye. 156 kez değiştirilen ihale yasasının sonucudur su basan mahalleler. Hemen her şeyi sattığımız ülkenin adıdır Türkiye. Bizden olanlara her kapının açıldığı, her kurumun ele geçirildiği, liyakatın bir kenara bırakıldığı, ahbap çavuş ilişkilerinin tavan yaptığı ülkenin adı da Türkiye.
Doğalgaz ve petrole milyarlarca dolar akıtan ülkedir Türkiye. Bor, kömür, mermer, krom, bakır, gümüş, andezit, kurşun ve daha onlarca madenini verimli kullanamayan ülkenin adıdır Türkiye.
3 yanı denizle çevrili olmasına karşın Norveç’ten balık ithal eden ülkedir Türkiye. Dünyanın en verimli ovalarını konutla, fabrikayla, çöp dağlarıyla, işyerleriyle dolduran ve gıda ithal etmeye başlayan ülkedir Türkiye. Dağlarındaki ağaçlarından, böceklerinden, bitki örtüsünden, şifalı sularından haberdar olmadan öylesine yaşayıp giden milyonlarca insanın olduğu ülkedir Türkiye.
Kendi ilacını, otomobilini, elektronik cihazlarını, cep telefonunu üretemeyen ülkedir Türkiye. Kahvesi olmadan dünyaya Türk Kahvesi ihraç eden ülke de Türkiye. Onlarca yabancı marka yiyeceğin cirit attığı ülke de Türkiye.
Başta ne demiştik; akıl ve bilim…
Hikaye de olduğu gibi; sürekli şişen kadrolarla bir yere varamayız ama bazılarının evinden takdirname fışkırır. Siz mevzuat hazretlerinin koridorlarında kaybolurken, altınızdan ülkenin kayıp gittiğini hissetmezsiniz.
İyi uykular…