İş kazaları sıradan hale geldi…
Türkiye, akıl ve bilimden uzak, cafcaflı sözlerin uzayda yol aldığı, insanların takım tutar gibi parti tuttuğu, çevre felaketleri yaşayan, dünyadan dışlanmış, çalışanları mutsuz, GDO’lu gıdalarla beslenen, sporda, sanatta, araştırmalarda nal toplayan hiç de hak etmediği bir görüntü çiziyor.
Madenlerinde ölen çalışan sayısında, trafik kazalarında, kadına uygulanan şiddette, kızların küçük yaşta baş göz edilmesinde birinciliklerimiz var (!)… Matematikte, kimyada, fizikte, kitap ve gazete okuyan sayısında, sağlıkta ve buluş yapmakta da sonunculuklarımız (!)…
“Sizce Türkiye nereye koşuyor?” Ya da şöyle soralım; “Türkiye ve Türk insanı düştüğü çukurun farkında mı?”
Haber adı altında topluma sunulan konulara baktınız mı hiç? Ölüm, kavga, şiddet, aldatma, silahlı bir takım adamların yaptıkları, üzülen, ağlayan, feryat eden insanlar, çocuğuna yiyecek, giyecek alamayan insanların bakışları, çevresindeki ağaçları ve su kaynaklarını korumaya çalışan halk…
Siyasilerin konuşmaları, birbirlerine laf geçirmeleri, çarşı pazar görüntüleri, kadınlara yönelik güzellik müstahzarları, hırsızlıkların kamera görüntüleri, polislerin kovalamacaları, hastanelerdeki ‘sen akrabamı nasıl öldürürsün, bakmazsın’ diye saldıran bir takım insanlar…
Bunca iç karartan olay varken kardelen gibi siyah örtülerin altından bir anda karşımıza çıkan insanların yaydığı aydınlık… Umutlarımız tazeleniyor…
Örneğin, Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği (BUSİAD) ile Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi işbirliğinde dördüncü yılına giren seminer programları, gelecek kaygılarımızı bir nebze de olsa erteliyor.
‘İş Sağlığı ve Güvenliği’ konusunun işlendiği son seminer programı, Endüstri Mühendisliği Fakültesi salonunda yoğun bir katılımla yapıldı. İş Sağlığı Güvenliği Uzmanı Mehmet Sezer tarafından verilen seminerde; Türkiye’nin iş kazalarında hangi durumda bulunduğu ve bu kazaların önlenmesi için işveren ile işçilere düşen sorumluluklar sıralandı.
Türkiye’de her 6 dakikada bir iş kazası meydana geldiğini, 180 dakikada bir kişinin bu kazalarda sakat kaldığını, 6 saatte bir kişinin ise hayatını kaybettiğini anlatan Sezer, 2012 yılında 74 bin 871 kişinin iş kazası geçirdiğini, bunun 744’ünün ölümle sonuçlandığını, 2 bin 36’sında ise ömür boyu sakat kalma durumunun yaşandığını kaydetti önce. 6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu’nun işveren ve işçileri ilgilendiren bazı önemli bölümlerini öğrencilerle paylaşan Sezer, İşverenin genel yükümlülüğünü şöyle anlattı: “İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede; mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar. İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar. Risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır. Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır. Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.”
Yasa mükemmel ama ya uygulamalar…
Bu arada çalışanların da sorumlulukları var. Mehmet Sezer’in verdiği bilgiye göre; Çalışanlar, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliğini tehlikeye düşürmemekle yükümlü.
İş kazalarının genelde; “Bana bir şey olmaz”, “Güvenli görünüyordu”, “Şimdiye kadar hep böyle yaptık” ve “Böyle olacağı aklıma gelmemişti” şeklinde düşünüldüğü için yaşandığını söyleyen Sezer, Uluslararası Çalışma Teşkilatı’nın 199 ülkede yaptığı istatistiklere göre, iş kazalarının üç grupta toplandığını aktardı. Sezer, “Söz konusu verilere göre; İş kazaları yüzde 79.5 oranında ‘güvensiz davranışlardan’, yüzde 19.5 oranında ‘güvensiz şartlardan’ ve yüzde 1 oranında ise ‘bilinmeyen’ nedenlerden kaynaklanıyor. Yani yüzde 99 insan hatası, yüzde bir ise şans… İşyerlerinde yaralanmalar; kazalardan, kazalar; güvensiz davranış ve şartlardan, güvensiz davranış ve şartlar; insan kusurları ve ihmallerden, insan kusurları ve ihmaller ise; yanlış kültür ve eğitim eksikliklerinden meydana geliyor” dedi.
Durumla ilgili bir fıkrayı sizlerle paylaşmak isterim…
Bir bilgenin öğrencileri bir gün sormuşlar:
–İnsanlar neden kötü alışkanlıkları daha kolay ve iyi alışkanlıkları daha zor edinirler? Neden iyi alışkanlıklarını uzun süre muhafaza edemiyorlar?
Yaşlı bilge:
-Peki ben size şöyle bir soru sorayım: Eğer iyi tohumu güneşte bırakırsak ve kötü, çürümüş tohumu toprağa gömersek ne olur sizce?
-‘İyi tohum güneşte kuruyacak, kötü tohum ise hastalıklı filizler verecek ve sağlıklı bir meyve oluşmayacak’ diye cevaplamış öğrenciler.
Bilge devam etmiş:
–İnsanlar da bu şekilde davranır: İyilikleri ruhlarında saklayıp filizlerini büyütmektense açığa çıkarıp kaybediyorlar. Diğer yandan da günahlarını ve kötü
taraflarını başkalarından saklamak için içlerinde gizliyorlar. Onlar orada büyüyüp insanı kalbinden vuruyorlar. (Alıntı)
İnsanların içlerinde güzellikler ve iyilikler yeşersin…