Cumhuriyetin bize ekonomik anlamda kazandırdıkları ve Türkiye’nin Cumhuriyet sonrası ekonomik gelişmesi, başlı başına bir kitap konusu…

Genç kuşakların ekonomik açıdan da cumhuriyetin önemini kavramaları için ekonomik alanda atılan adımları özetlemeye çalışalım.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Atatürk dönemi ekonomik politikası devletçilik adıyla tanımlanmalı. Özel teşebbüs ve hükümetin el ele verdiği, hükümetin temel endüstrileri kurmasıyla şekillenen bir yapıdan söz edebiliriz.

Birinci Dünya Savaşı’na 2 milyon 850 bin kişi ile katılan Osmanlı Devleti’nin seferberlik giderleri tahminen 1 milyar 802 milyon doları bulmuştur. Yabancı ülkelerde olduğu gibi Osmanlı Devleti de seferberlik giderlerini kısmen emisyonla karşılamıştır. 1916’dan itibaren enflasyon artmaya başlamış, 1919 yılının Şubat ayında doruk noktaya çıkmıştır. Savaştan önce 1 lira olan bir ürün, savaş sonunda 22 liraya kadar yükselmiştir.

1920′lerde ülkede demir, çelik, şeker üretimi yoktur. 1927’lerde 100 işçiden fazla kişi çalıştıran işletmelerin sayısı sadece 155’dir. Bu 155 işletmenin 33’ü madencilik alanında olup, 22’si Zonguldak’ta toplanmıştır. Geriye kalan 122 işletmenin 74’ü İstanbul, İzmir, BURSA ve Kayseri’de bulunmaktadır. Bir kaç kent çıkarıldıktan sonra Anadolu’nun büyük bir kesiminde sanayi sayılabilecek işletme yoktur.

Ülkede sanayinin teşviki için 28 Mart 1927’de çıkartılan Sanayii Teşvik Kanunu ile sanayi yatırımları desteklenmiştir. Yapılan desteklerin ve uygulanan ekonomi programlarının sonuçları 1940’lara gelindiğinde meyvelerini vermeye başlamıştı. Üstelik biraz sonra vereceğimiz rakamlar 1929 dünya ekonomik buhranı gibi tüm dünya ülkelerini etkileyen bir kriz dönemine rağmen başarılmıştır.
Ülkenin ekonomik alanda kaydettiği gelişmelere rakamsal olarak göz atacak olursak;
1930-1940 arasında kömür üretimi 1 milyon 590 bin tondan 3 milyon tona çıkarak yüzde yüze yakın bir artış göstermiştir. Aynı süre içinde krom üretimi 28 bin tondan 170 bin tona çıkmış, Karabük’te demir üretimi 0’dan 1940’da 130 bin tona; toplam maden üretimi 1930 yılı 100 olarak alınırsa, 1935’te 157’ye ve 1940’da 232’ye yükselmiştir. Tekstil sanayi ülkenin tekstil ihtiyacının yüzde 80’ini karşılar hale gelmiş, tekstil ürünleri ithalatı 1927’de 51.1 milyon Türk lirasından 1939’da 11.9 milyon Türk lirasına düşmüştür. 1924 ile 1929 arasında pamuk ürünleri üretimi 70 tondan 3 bin 773 tona, yün 400 tondan 763 tona, ipek ise 2 tondan 31 tona çıkmıştır. 1926’da başlayan şeker üretimi 1927 ile 1940 arasında 5 bin 162 tondan 95 bin 192 tona çıkmıştır. Demiryolu ise 1927’den 1940’a kadar 4 bin 631 kilometreden 7 bin 381 kilometreye, karayolları ise yine aynı dönem içinde 22 bin 53 kilometreden 41 bin 582 kilometreye ulaşmıştır. 1950’de üç barajı olan ülkemiz, bugün 200’ün üzerinde barajının yanında; bu başarısının kat kat fazlasını gerçekleştirecek azim ve kararlılığa da sahiptir. Günümüzde ise Türkiye’de sanayi tesisleri önemli ölçüde gelişmiş ve ihracat rakamlarında en önemli pay sahibi olmuştur. Özellikle beyaz eşya ve elektronik eşyalarda Avrupa’da da kabul görmüş Türk şirketleri göğsümüzü kabartmıştır.

1927 yılı 100 olarak alınırsa, net milli gelir 13 yılda 125.8’e yükselmiş, dış ticarette 1920’lerde açık verilirken 1930’ların büyük bir bölümünde gelir fazlası elde edilmiştir. Atatürk döneminin normal devlet bütçesi genellikle denkleştirilebilmiştir. Hızla artan vergi gelirleri devletçiliğin getirdiği giderleri karşılamıştır. Türk mali rezervleri yaklaşık 6 kat artarken, ülke dışındaki para hareketinin denetimiyle hükümet, Türk lirasının dünya pazarlarındaki değerini dolara  karşı artırmıştır. 1930’da 1 dolar 2.12 lira iken 1939’da 1 dolar 1.28 lira idi.
Yukarıda vermiş olduğumuz rakamsal verilerden de açık ve net bir şekilde anlaşıldığı üzere 1923’ten sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik ve sosyal alanda kat etmiş olduğu mesafe oldukça takdire şayandır.

Bu gelişmeler İkinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye içinde geçerlidir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyanın yeniden yapılanmasında ve soğuk savaş döneminde Türkiye, Cumhuriyet rejiminin getirdiği üstünlükler ve demokrasinin de yerleşmesiyle özellikle o dönemdeki diğer bölge ülkeleri ve İslam ülkeleri arasında sivrilmiştir.

YARIN: Ekonomide dev adımlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir