Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın (BTSO), “Bursa’da İlk 250” araştırmasını açıkladığı gün haber sitelerinde dikkatimi çeken bir tümce yer aldı. BTSO Başkanı İbrahim Burkay’ın ağzından Bursa’ya “San Francisco modeli” öneriliyordu.

Bu modelde neler oluyor gelin birlikte bakalım…

Teknoloji geliştirme süreci, bu modelde tüm bileşenlerin bir araya geldiği yeni yöntemle farklılaşıyor. Amerika’da yaygınlaşan model, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nın adımlarıyla Türkiye’ye de kurulacak.

Teknolojinin her alanında yeni fikirleri hayata geçiren girişimci genç nesil artık, Ar-Ge merkezlerinde ‘yalnız’ olmayacak. San Francisco’da giderek popüler olan yeni yöntemle, girişimci gençler tüm teknoloji geliştirme süreci boyunca akademisyenler, iş adamları, iş kadınları ve kullanıcılarla etkileşim içinde olacak.

Kullanıcılar da dahil olmak üzere dört ayrı taraf için kazan-kazan prensibini benimseyen yeni model, Türkiye’de de ilk kez ‘Bilkent Teknopark’ta uygulamaya geçmiş durumda.

HER YER SİLİKON VADİSİ

Dünya teknolojisinin kalbinin attığı Silikon Vadisi, yeni modellerle kentin içine taşınıyor. Büyük teknoloji şirketlerinden ayrılan bazı girişimciler, kentin en az kullanılan banliyö bölgesini yeni bir merkeze dönüştürmeye başladı bile. Son dönemde adından sıkça söz edilen bu bölge, teknolojiyi üreten, geliştiren, finans sağlayan ve kullanan tüm bireyleri bir araya getiriyor.

Burada yeni fikirleri olan gençler ücretsiz bir şekilde tüm altyapıdan yararlanıyor ve Stanford Üniversitesi’nin laboratuvarlarıyla hızlı ürün geliştirme işine dört elle sarılıyorlar. Sistemin en temel amaçlarından birisi inovasyon süreçlerine özellikle Y ve Z jenerasyonundan gençlerin katılmasını sağlamak.

TARAFLAR ARASINDA İLETİŞİM

Yeni modelde klasik Ar-Ge yapısı değiştirilerek, aynı alanda ortada yeni fikirler geliştiren gençler, kenarda bu gelişimi izleyen akademisyenler yer alıyor. Bir diğer taraftan ise iş adamları belirli bir ücret ödeyerek tüm süreçlere tanıklık edebiliyor. Aynı zamanda kişiler burada geliştirilen ürünlere ortak olma şansına sahip oluyorlar. Bir diğer taraftan ise son kullanıcılarda bu sisteme dahil edilerek burada basit ürün kullanma eğitimi alıyorlar. Böylece tüm süreç boyunca ürün geliştiriciler kendi yerlerinde finansör ve akademik bilgiye sahip olurken, son kullanıcı ile de sürekli etkileşim halinde kalıyorlar.

Süreçleri yerinde izleyerek, yatırım yapma kararı almak gelecek için ilk adım aslında. Bu modeli Türkiye’ye getirmek, Bursa’da bu alandaki gençleri de motive edecektir. Tüm teknoloji geliştirme süreçlerinin doğru verimlilikler, kolaylıklar, ürünler, servisler hatta siyaset ve politika unsurları yaratabilmesi inovasyon süreçlerinin Y ve Z jenerasyonlarının etkin katılmasına bağlı. Dünya bunun kurum ve mekanizmalarını kurmakla meşgul.

San Francisco’da başlayan bu modeli Bursa olarak benimsemek demek; adımların daha büyük atılmasının da önünü açmak demek. Teknoloji geliştirenlerle, teknolojiye yatırım yapanların el ele vermesi, Türkiye’yi uçurur.

Bu yapılarda yüzlerce gence geleceği belirleyecekleri bir etkileşim ortamı sağlanması, ülkedeki beyin takımını Bursa’ya yönlendirir.

BTSO’nun bu önerisi, “Bursa büyürse Türkiye büyür” sloganına da uygun. Teknolojiyi geliştiren ülkelerin daha az gelişmiş ülkelerdeki yaptırımlarını hepimiz yakından yaşıyoruz. Tam bağımsız Türkiye ülküsüne en uygun yatırım alanı her daim teknoloji ve bilim olduğuna göre; Bursa bu alandaki büyük açığı kapatacak fikrin yeşereceği ilk kent olmalıdır.

Melek yatırımcı sayısını artırdığımızda gelecek çok daha güzel olacak.

Buna inanın…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir