Seçimlere endeksli olarak ertelenen zamlar, temel girdilerde kendini göstermeye başladı.
Cumhurbaşkanı belli oldu ve kış, zam sağanağıyla birlikte kapımıza dayandı. Doğalgaz ve elektriğe ortalama yüzde 9 zam açıklamasını yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın rahatladığına şahit oldum; Üzerindeki ‘zoraki istikrar’ baskısı bir anda bitiverdi.

2012 yılından bu yana bu alanda zam yapmayan hükümetin eli artık biraz daha rahat. İstediği anda fiyatlarla oynama yetkisi, bir süre ertelenen hükümet artık daha rahat!

Kur baskısı sürerken, hemen hemen iki yıl boyunca aralıksız, her ayın son gününde “Doğalgaza önümüzdeki ay zam yok arkadaşlar” demecini tekrarlamak pek kolay olmasa gerek.
Doğalgaza son zam, Ekim 2012’de yapıldı. Enerjide dışa bağımlı olan Türkiye’de fiyat artışı iki yıldır baskılanıyordu.
Bakan Yıldız, tabii ki “Seçim yüzünden zam yapmadık” diyemiyor. Zamma gerekçe olarak, 2.30’luk dolar paritesini göstermesi ise sadece baskının ne kadar büyük ve ‘yukarıdan’ olduğunu kanıtlaması açısından değerlendirilmeli!

Doğalgazı dışarıdan ithal eden devletin, zam yapması kaçınılmaz. Bunu anlayabiliyorum ancak Avrupa’da fiyatlar düşerken Türkiye’de bu kadar büyük zam yapılması insanın sinirlerini bozuyor. Pası atan da golü önleyen de aynı kişi. Orta sahadan yapılan orta geri dörtlü tarafından engellenemezken; ortayı yapan kişi kaleye geçip golü kurtarıyor.
Şimdi hem elektrik hem de doğalgaz fiyatlarında, yılın son çeyreğini kapsayacak yüzde 9’luk artış, fiyatlarda domino etkisi yaratacak. Sanayide, tarımda girdi maliyetleri yükseleceği için bütün tüketim ürünleri bu artıştan etkilenecek. Domatesten patlıcana, elektrikli ev aletlerinden aklınıza gelen her şeyin fiyatı artacak. Anne ve babalar çocuklarına hediye alırken artık iki kez düşünecek. Evlerde sobası olanlar kömür ya da odun yakmaya bile düşünebilir artık. Olasılıklardan biri de halkın daha çok da dar gelirlilerin yiyecek, içecek, giyim ve kültürel harcamalarında kısıntıya gitmesi. Bu toplumun aşağıya doğru ivmelenmesini beraberinde getirecek.

Az yiyen, az tüketen, az sinema ya da tiyatroya giden, az okuyanlar artık evlerinde televizyona mahkum olacak.
Zamlar, enflasyonu da artıracak. Daha şimdiden yüzde 10 seviyesine çıkan enflasyon, revize edilmek zorunda. Ne diyorlardı; “Enflasyonun yüzde 5 düzeylere indiğini herkese göstermemiz gerekiyor.”

Artık Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın işi daha da zor. Ama en zor durumda olan Başçı değil ki. Asıl zorluğu ise çalışanlar çekecek. İşçi için, memur için en zorlu 6 ay başladı. Bu yıl memura enflasyon zammı yapılmayacak. İşçinin de eli kolu bağlı. Patronların da çok rahat olmadıklarına inanıyorum. İhracatta kıpırdama varmış gibi lanse edilse de sorunlu pazarların sayısı her ay biraz daha artıyor. İnovasyon kültürü henüz tam anlamıyla oturmayan Türkiye, çıtanın altındaki alım gücüyle bir yere gidemez.

Biliyorsunuz kamu çalışanları yılsonuna kadar ocak ayındaki 123 TL’lik seyyanen zamla yetinecek. (2015’teki yüzde 3+3’lük artış ise yine tek haneli enflasyona göre planlanmıştı.)

Şimdi tüketemeyen Türk halkı bir kez daha esir alındı. Kafasına çuval geçirilen Türk askerinden sonra halkın da ayaklarına pranga vuruldu. Zamlar da tuzu biberi oldu.

Bu kış zor geçecek zor!

Hatırlatma: Her şeye rağmen yarın Kurban Bayramı. Büyüklerinizi unutmayın, küçüklerinizi sevindirin. Ve umudunuzu asla yitirmeyin… Nice güzel bayramlara…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir