Başbakan: Ahmet Davutoğlu,

Başbakan Yardımcısı: Bülent Arınç,

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan,

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan,

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Çelik, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan…

  1. Hükümetin tam 8 bakanı ile 2 başbakan yardımcısı ‘Türkiye’nin ekonomisi’ ile doğrudan ilgili. Atacakları her adımın cumhurbaşkanı ve başbakan tarafından denetleneceğini de düşünürsek eğer; tam 12 seçilmiş insan, vatandaşların refahı ile ilgili çalışıyor demektir. Öyleyse kısaca “hükümetler ekonomi için kurulurlar” demek doğru olacak.

2002’den bugüne kadar geçen süre içinde ‘Türk ekonomisi dünyanın en büyük 18. Ekonomisi’ olarak lanse edildi. Verilere bakıldığında kişi başı milli gelir 10 bin dolar seviyesine oturdu ve orada çakılı kaldı. İhracat, ithalatı karşılamaz durumda ve konvansiyonel ürün satışları ile durum idare ediliyor. Otomotiv, gıda, makine, yedek parça, hammadde, mobilya ve plastik sektörlerinin satışları yüzümüzü güldürüyor; ancak yerel savaşlar nedeniyle sıkıntılar var.

12 yıllık iktidarın devamı olan 62. Hükümetin yapması gerekenler var. Alması gereken kararlar var. Yakın, orta ve uzak dönemlere göre planlama yapmak durumundalar… Şimdilerde “inşaat yerine tarıma, imalat sektörüne yatırım yapmamız lazım” diye konuşanların sayısı epeyce arttı. Geç de olsa hatadan dönülmesi iyi bir gelişme.

Şimdi birkaç önerim var;

Türkiye, kaynak yetersizliğinden gereken yatırımları yapamaz durumda değil. Tasarruflarımız yetersiz ancak dış kaynaklar kullanılarak milli gelirin yüzde 25’i dolayında yatırım var. Bu yatırımlar ekonomide yüzde 5-8 dolayında büyüme sağlayabilir.

Bakıldığında yatırım harcamalarının yüzde 45’i inşaata gidiyor. Bu sektörün büyümeye katkısı yüzde 4 civarında. Oysa imalat sanayinin katkısı yüzde 15’in üzerinde. Yılda 35-37 milyar dolarlık makine ve teçhizat ithalatının büyük bölümü inşaat sektörünün ithalatı olarak göze batıyor. Oysa aynı oranda ithalat, imalat sanayini bir anlamda uçurur.

Rakamlara bakıldığında 2013 yılında 36.7 milyar dolarlık yatırım malı ithal edildiğini görüyoruz. Bu rakam fena olmamasına karşın kalkınma hızında istenilen sıçramalar olmuyor. Öyleyse inşaat konusunda geri adım atmakta yarar var. 2013 yılında toplam yatırım harcamaları milli gelirin yüzde 20.3’ü kadardı. Bunun 11.2 puanı makine ve teçhizat, yüzde 9.1’i inşaat harcamalarına gitti. Makine ve teçhizatında büyük bölümü yine inşaat makineleri… Öyleyse Anadolu’da iş hayatına giren deneyimsiz müteşebbisler yanlış yatırımlarla kaynakları çarçur ediyor dememiz mümkün.

Bankaların özel sektöre açtığı kredilerin geri dönüşünde yaşanacak sıkıntılar, ülkede sarsıntı yaratır. Öyleyse; yatırımcıların kim olduğu, nereden kaynak bulduğu, neyi nasıl üreteceği, nasıl pazarlayacağı, hammaddeyi, nereden temin edeceği, kaç kişiye istihdam sağlayacağı gibi konularda ince eleyip sık dokumak gerekiyor.

O bizim oğlan, bu bizim oradan, şu mahallemizden, onlar şunun yakını gibi sübjektif yaklaşımlar, doğru değil.

Türkiye, zengin kaynakların fakir bekçisi olmaktan yoruldu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir