Ekolojik yıkım kapımızda (3)
Doğamızı kendi hırslarımıza, bireysel çıkarlarımıza ve geleceği görmeyen gözlerimize kurban vermeye devam ediyoruz. Dün ve önceki gün sizlerle yaşadığımız gezegendeki olumsuz değişimin insan eliyle yapıldığını paylaşmaya çalıştım.
Yerel anlamda, Avrupa’nın kirletici sanayi tesislerini Bursa Ovası’nın ortasına kuranlara sitem etme hakkımız var. Tekstil, boyahane, çimento gibi çevreye inanılmaz zararlar veren fabrikaların bıraktığı artıklar Marmara Denizi’ne kadar indi, onlarca yıl. Ne hükümetler, ne başbakanlar, ne valiler ne de belediye başkanları için çözümsüz değildi sorun aslında. Ama görmemeyi, duymamayı tercih ettiler. Konu istihdam ve işsizlik olduğunda akan sular durdu. Ankara’da iş bitiren birileri ne yerel iktidarı ne sivil toplumu ne de meslek kuruluşlarını dinledi. Çeşitli bakanlıklardaki tanıdıklar yetti de arttı bile. Olan halka oldu. Kanser patladı, iş kazaları arttı, çocuklardaki hasta olma oranında belirgin kötüleşmeler dikkat çekti.
Oysa sivil toplum geleceğin dünyası için elini taşın altına sokmayı bildi. İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin geri dönülemez noktaya gelmeden önce durdurulması için ortak çalışmalar yürütmeyi amaçlayan “İklim Ağı“, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Doğa Derneği, Doğa Koruma Merkezi, EUROSOLAR Türkiye (Avrupa Yenilenebilir Enerji Birliği Türkiye Bölümü), Greenpeace Akdeniz, Kadıköy Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği (KADOS), TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı), Yeryüzü Derneği, Yeşil Düşünce Derneği, Yeşilist, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), 350 Ankara ve DOĞADER gibi sivil toplum kuruluşlarının katkısı ile kuruldu. Dünya genelinde eylemlere giriştiler. Uyardılar, bilinçlendirdiler.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli de (IPCC) 1988 yılında Birleşmiş Milletler’e bağlı olarak faaliyet gösteren iki uzman kuruluş, Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından, iklim değişikliği konusunda mevcut bilimsel, teknik ve sosyoekonomik bilgi ve çalışmaların değerlendirilmesi, bilimsel çıktılar ışığında iklim değişikliğiyle mücadele ve iklim değişikliğine uyum konularında karar vericilere yol göstermek üzere kuruldu.
IPCC, Birleşmiş Milletler ve Dünya Meteoroloji Örgütü’ne üye ülkelerden oluşan, Türkiye’nin de içinde olduğu “IPCC üyesi ülkeler” tarafından belirlenmiş bağımsız süreçlere göre çalışmalarını sürdürüyor. Her 5 ila 7 yılda bir, dünyanın iklim sisteminin bugün geldiği durum ile ilgili derlenen Değerlendirme Raporları basın ve karar vericilerle paylaşılıyor. Bu raporlardan ilki 1990 (FAR), ikincisi 1996 (SAR), üçüncüsü 2001 (TAR) ve dördüncüsü de 2007 (AR4) yılında yayınlandı. Bugün ilk bölümü yayınlanan IPCC’nin 5. Değerlendirme Raporu, Eylül 2013 ve Eylül 2014 tarihleri arasında parçalar halinde açıklanacak.
KAYNAKLAR TÜKENİYOR
Bu arada dünyadaki gelişmeler de dikkat çekmeye devam ediyor. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) yetkilileri, dünya üzerindeki kaynakların bu yıl için 19 Ağustos 2014 itibariyle bittiğini açıkladı. “Dünya üzerinde 1 senede üretilen kaynaklar” ilk defa 1986 yılında dünyada yaşayan insanlar tarafından 1 sene bitmeden önce tüketilmişti. 1986 senesinde kaynakların yıl bitmeden bir gün önce tüketildiği (364 günde), o zamanlar bunun kimseye bir şey ifade etmediğini söyleyen WWF yetkilileri, o günden bu yana geçen her sene durumun giderek kötüye gittiğini belirtti. Örnek olarak Fransa ürettiği yiyeceklerin 1.6 katı fazla tüketiyor, bu rakam Amerika için 1.9, İtalya için 4, Katar için 5.7, Japonya için 7.1 oranlarına çıkıyor. Eğer bu şekilde devam edilirse yüzyılın ortasında, yani 2050 senelerinde tüketim, üretimin 3 misli olacak.
Ekolojik yıkım, devletlerin de sonunu getirecektir. Kaos yüzyılı işte o zaman başlayacaktır.