Sizi ancak siz kurtarırsınız
Sonuçlarını az çok tahmin ettiğiniz işleriniz, ilişkileriniz, gezileriniz, toplantılarınız olur. Bazen ne yaparsanız yapın ne işiniz, ne ilişkileriniz, ne de toplantılarınız öngördüğünüz gibi devam etmez ya da sonuçlanmaz. Tahminlerinizin ötesinde bir an yaşarsınız ve daha iyiye devrilir düşünceleriniz ya da tam tersi o anı hayatınız boyunca unutmazsınız.
Bir şey olur örneğin… Beklemediğiniz kişi ne ara gelir ne ara gider bilemezsiniz, adına sürpriz dersiniz. Bir arkadaşınızın, bir dostunuzun “aman dikkat et” sözlerine aldırmazsınız, egonuz galip gelir. Söz verenlerin sözlerinden caydıklarına şahit olur “bu da adam değilmiş” dersiniz; hayatın sillesini yer oturursunuz köşenizde. Yaşarsınız ama ürkek ve çekingen olduğunuzu, sizi sevenler fark eder sadece… Etrafınızın dostlar yerine yalakalık yapanlarla dolu olması da sizi kör edebilir. Uyanamazsınız…
Seçimler de de böyle oldu aslında. Tahminlere göre yüzde 56-58 bandına oturması beklenen sayın başbakan Recep Tayyip Erdoğan, toplam oyların sadece yüzde 38’i ile cumhurbaşkanlığı koltuğunun yeni sahibi oldu. Aldığı oy seçime katılanların yüzde 51.7’si. 56 milyon seçmenden 20 milyon 844 bini Tayyip dedi. Geriye 36 milyon kişi var. 14 milyon 500 bin kişi son seçimde sandıklara gitmedi. Başbakan da bunun bilincinde.
Katılımın çok düşük olduğu gerçeğiyle yüzleşenlerin “bana göre aday yoktu” sözleri halen kulağımda çınlıyor… Oy verenler, vermeyenler, tatilini kesip sandığa koşmayanlar, “benim adayım şu kişi” yazıp sandığa atanlar, zarfa Sibel Can’ın fotoğrafını koyanlar, kocasının “aman şuraya basacaksın” telkinleriyle hareket edenler, “Ekmek için Ekmeleddin” sloganını beğenmeyenler, her 3 adaya da mühür basanlar… daha neler var kim bilir…
Başbakan Erdoğan sonucu az çok kestirilebilir bir seçimden galip çıktı. Daha mart ayındaki yerel seçimlerden alnının AKıyla çıkmıştı. Ona oy veren kitlenin yapısı değişmemişti ki zaten; bir Tarkan’dı, bir Murat Göğebakan’dı, bir Obama’ydı onlar için. İslamcı yazar kadın için ‘kocasından almadığı haz’dı… Taksi durağında çay içen, bir eve apar topar giren ve yemek yiyen başbakan imajı çok güçlüydü. Halka yakındı zaman zaman… Kızdığında ise ‘ananı al da git’ diyecek kadar uzak… Her şeye karışan, her olaya müdahale eden, her ihaleden haberi olan, afrası tafrası çok olan bir başbakan… Devletin tüm olanaklarını kullandı son seçimde. Milyonlarca lira harcadı, televizyon kanallarında boy gösterdi. Hemen her mitingi yayınlandı. Böldü, parçaladı, ayırdı ve kalesinin içindeki er ve erbaşlar çok çalıştı.
Sonuç iyi ama planlanan gibi değil…
Başbakanın dediği gibi ‘Türkiyeli’ vatandaşlar, ‘milletin adamı’na oy veriyor. Öyleyse millete bakmak gerek.
Eğer millet dediğimiz kitle; okumuş, aydın, entelektüel ise seçecekleri kişi de kendileri gibi olur. Kimin kime oy vereceğinden çok milletin kimi tercih edeceğinin sorgulanması gerekir. Burada tahminler işe yarayabilir.
Halk dindarsa dindar aday oy alır. Halk burnunun dikine gidiyorsa burnu en uzun aday oy alır. Halk baskıcı bireylerden oluşuyorsa aday en baskıcı olandır. Sizin düşüncelerinizin önemi yoksa, gazeteciler soru bile sorarken çekiniyorsa, sermaye el değiştiriyorsa, işyerlerinde, okulda, teknik konularda, sanatta, edebiyatta, köşe yazarlarında değişimler yönetiliyorsa, etnisite üzerinden ayrımcılık tavan yapmışsa orada “sakin, birleştirici, hayatı seven, dünyaya açık, ekonomiden anlayan, siyasette çıtayı biraz daha yukarıya taşıyan” aday oy alamaz. Alırsa bile başarılı olamaz.
Türkiyeli kardeşlerim,
Siz ülkenin gerçek sahiplerisiniz. Sizi ancak ve ancak siz kurtarırsınız… Örgütlü toplum olun. Aşamayacağınız hiçbir engel tanımıyorum…