Tarih, sanayi, turizm, termal, tarım ve pek yakında da bilişim kenti olarak anılacak olan Bursa, tekstilin hemen her kolunda faaliyet gösteren firmalarıyla Türkiye’nin yıldızı olmaya devam ediyor.

İpliğini üretiyor, dokuyor, dikiyor, pazarlıyor.

Şimdilik moda konusunda sözümüz geçmiyor ama atılan adımlar umut verici…

Lise, üniversite ve özel kurslardaki denemelerin bir gün meyvesini vereceğine inanıyorum. Özellikle Faruk Saraç’tan ve Ayşe-Ece Ege kardeşlerden beklentilerim çok büyük…

Basic ürünlerde Çin ve Hindistan’a karşı savaşı kaybetsek bile gelişmiş teknolojik yatırımlarla dünyaya üretim yapmaya devam ediyoruz.

Hammadde, ekipman, yetişmiş insan gücü ve hedef pazarlara yakınlık gibi avantajlara sahip olan Türkiye, girdi maliyetlerindeki dezavantajına rağmen halen en önemli tekstil merkezi.

Havlu, perde, halı, bebe konfeksiyonu, her türlü kumaş, penye, döşemelik ve triko gibi özel üretim isteyen alanlarda başarılı olan Bursalı tekstilciler, 2023 yılı hedefi olan 500 milyar dolarlık ihracatta 50 milyar doları yakalayacaklarına inanıyor. Ancak atılması gereken adımlar var.

Örneğin finansmanın ucuzlaması gerekiyor. Kredi alarak üretim tesisini yenilemek, makinelerine yenilerini katmak, fuarlara katılmak, Ar-Ge departmanını kurmak ve dünyaya ‘ben de varım’ demek isteyen tüm sanayicilere marka olma şansı verilmeli. İtalya’nın, Fransa’nın alt üreteni olmak yetmemeli örneğin. Telefonla, faksla ya da internetten gelen kumaş siparişlerini dokumaktan bıkmalı sanayici!…

“Kendi iç pazarından memnun olmalı”…

Alım gücü artan Çin’de bile ürünleri tezgahlardaki yerini almalı. Ama yukarıda dediğim gibi; öncelikle finansmana ulaşmak kolay olmalı, finansman ucuz olmalı.

Bu arada nano teknolojiden haberdar olma zamanı. Yanmaz kumaşlar, kir tutmayan, güzel kokular yayan, sinek kovalayan, güneşten gelen zararlı ışınları absorbe eden, teri vücuttan atan, ışıklı kumaşlar üretmek mümkün. Sadece çocuk sağlığını koruyan pamuklu giysiler bile üretebiliriz.

Enerjisini güneşten alan, suyunun ph değeri 8 ve üzerinde olan, hijyenik fabrikalarda üretilmiş organik pamuktan giysilere kim hayır diyebilir ki?

Orijinal Blue Jean markasına binlerce lira verenleri gördüm ben. Göğsünde timsah olan bir marka milyonlarca t-shirt sattı dünyaya… Nike milyonlarca kişinin kah ayağında kah başında kah formasında… Adidas geri kalır mı? O da milyonlarca sattı… Siz bu markalara üretim yapsanız bile kazanamazsınız.

Müslüman ülkelerin kaderi genellikle ucuz işçilik… Oysa Türkiye laik, demokratik sosyal bir hukuk devleti… Sanayicisi, işadamı, girişimcisi var. Kravat takan, ütülü pantolon içinde sağa sola koşturanlarla “ dünyaya verdiği mesaj var. Öğleden sonra saat 15.00’de “mesai bitti. Biz gidiyoruz” demeyen işçileri var. Mühendisi var, muhasebecisi var, ustaları var. Çok mu zor girişimciye 10 yıl vergi yok demek?

İşçiye alınterinin karşılığını tam vermek?

Adana’da pamuk tarlası sahibine “Arazini bölmeyeceksin. Kardeşlerinin payını alıyorum, sana veriyorum” demek çok mu zor.

Yurtdışından marka alanlar var. Çok mu zor üretimini Çin yerine Türkiye’de yapmak?

İhtisas organize sanayi bölgelerine taşınmak çok mu zor?

90 yıllık Cumhuriyet, girişimcilerinin ellerinde yüceldi. Üreten, ürettikleriyle fark yaratan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, kendilerine güveniyor.

“Biz yapmazsak, onlar yapar” diye konuşan sanayiciyi küstürmemek gerek. Maliyecilerden kaçar hale getirmemek gerek.

Dün iletilen bir konuyu da buradan sizinle paylaşmalıyım.

Merkezi Bursa olan Tekstil Araştırmaları Derneği Başkanı Ekrem Hayri Peker, ithal kumaşlardan alınan verginin, transfer baskı kağıtlarına da uygulanmasını istiyor. Kağıtlar dijital baskı da kullanılıyor… Hazır desen kumaşa aktarılıyor. Yüzbinlerce dolarlık yatırım yapan dijital baskıcılar durumdan muzdarip. Yetkililerin acilen önlemler alması gerekiyor. Bu konuda suçlanan girişimcilerimiz ama yine de susmayı tercih ediyorlar.

Telafi edici vergi koyulması gerekiyor…

Sesimiz geliyor mu?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir